Ne durumdayız

Günlük olayların akışı içinde çözümünü özlediğimiz olaylara ilişkin çabalarda yeterli devingenliği gösterdiğimizi savunamayız. Ülkemizin temel sorunlarının çözümünü sanki hepsi ve görevlileriyle üyeleri her şeyi anlıyormuş gibi siyasal partilerin bir tür tekeline bırakmış gibiyiz, siyasal kuruluşların demokrasinin vazgeçilmez yapıları olduğunu bilmekle birlikte öncelikle kendimi bilmek, yurttaş sorumluluğumuzu, korumak ve güçlendirmekle yükümlü olduğumuz yaşamsal ilkeler bağlamındaki borcumuzu bilmek zorundayız.

Ulusça birlikte özen göstermemiz gereken değerler, ilkeler, yapılar ve kurallarla kavramlar konusunda aldırışsızlık değerbilmezlik giderek artıyor ve yaygınlaşıyor, yaşamsal önemi olan birçok kurumlar, kazanımlar, toplumsal bağlarla kişisel ilişkiler solduruldu. Yurttaşlar özellikle partizanlık nedeniyle birbirine karşıt duruma getirildi. İç savaş tehlikesine uzanan soy ve inanç aykırılıkları yoğunlaştı. Seçim konuşmaları, yandaş medya ağırlıklı yazılar, partilerin tutumları ortada.

Konum, mevki- makam, etiket- unvan, siyasal güç, para egemen ve etkin güç oldu. Saygı, sevgi, inan, güven unutuldu, namus, onur, kişilik bilinmesi gereken "Oy" lar satılır, ipotek konulur oldu.

Sahtecilik, görev ve sıfatlardan diplomalara, ruhsatlara, kimliklere, ekmeğe, suya, süte, bala kadar yürüdü; sahte polis, subay, öğretmen, yargıç, avukat, mühendis, hekim, savcı, gazeteci yanında sahte karar, sahte nikah bağıtı, neler neler olağanlaşmaya başladı. Değişik yöntemli dolandırıcılık üst katlara tırmandı, sahte pul, sahte para, sahte tapu ve banka kaydı da ayrı. Yönetime ve yargıya güveni azaltan kumpaslar, çelişkili kararlar, atamalar, işlemler, görev değişiklikleri, gözaltılar, gereksiz tutuklamalar toplumsal barışı bozdu, geleceğe kuşkuyla bakılıyor.