Zaferin adı Aksa Tufanı

Evet ölerek, yaralanarak, evleri tahrip olarak, aç kalarak, çoluk çocuğuna, kadınına yaşlısına, gazetecisine sağlık görevlisine, öğrencisine öğretmenine, insani yardım gönüllüsünden din adamına tasallut eden katliamlara maruz kalarak. 50-60 bin insan şehit oldu. Gazze'nin altı üstüne geldi, her yeri harap oldu.

Bu manzaraya bakıp değdi mi diyenler Gazzelilerin bakış açısıyla bakmayı denesinler. Savaşı veren onlar. O savaşı vermeye değip değmediğine asıl doğru cevabı verenler de. Onlar için Allah yolunda vatanlarını savunmak için cihad etmek bir hayat tarzı. Bu hayata şehadet de dahil, hatta şehadet en büyük ödül. Onlar senin baktığın dar dünya penceresinden mi bakıyorlar ki

Kazanılan zafer kendi şahısları için kazandıkları bir zafer değil, hayatı ve ölümü yaratmış olan, bu hayatlarına da Ahiretlerine de sahip olan Allah için ve Allah yolunda kazandıkları bir zafer. Mümin dünyada zulme karşı mücadele eder, daha adil ve daha onurlu bir hayatın mücadelesini verir ama bu mücadeleyi de dünyada cenneti yaşama adına vermez. Bu yolda verilen mücadelenin de nihai ödülü Allah nezdinde, ahirettedir.

O yüzden Gazzeli için verdiği bedele bakıp kâr-zarar hesabı yapmaya kalkmasın kimse. Şu sonuca bir baksınlar, bu dünyada bile kolay kolay hiç kimseye nasip olmayacak netlikte, onurlulukta, muazzamlıkta bir zafer kazandılar. Süper güce basit silahlarıyla ve az sayılarıyla diz çöktürdüler. Bu aşırı asimetrik savaşa Allah'ın vaadine güvenerek girdiklerinde tayin ettikleri hedefe ulaştılar. Siyonizmi rezil rüsva ettiler. Güçlü ve yenilmezliğine dair efsanelerini çökerttiler. Ortadoğu'nun tek demokrasisi, en modern ve insancıl yönetimi olduğu propagandasını işlemez hale getirdiler. İsrail'le normalleşme yarışına girmiş despotik Arap rejimlerini gülünç duruma düşürdüler. Bütün bunları 15 Ocak'taki sonucu almamış olsaydı bile, Kassam Tugayları sadece 7 Ekim'le birlikte bu sonucu almıştı bile. Ancak birileri için sonuç önemli. Onlar için de 15 Ocak'ta Siyonist rejimin kibrini kırarak anlaşmaya oturtan zafer hikayeyi muhteşem bir güzellikle kapattırdı.İsrail 7 Ekim'den hemen sonra başlattığı vahşi soykırımcı saldırganlığında tayin ettiği hiçbir hedefe ulaşamadı. İki hedeften biri Hamas'ı bitirmek ve Gazze'den süpürmek, ikincisi ise Hamas'ın elindeki rehineleri kurtarmaktı. Hamas'ı süpürmek bir yana günün sonunda Hamas'ın barış anlaşmasını imzalamasını beklemek durumunda kaldı. Hamas liderlerinden İsmail Haniye'yi kalleşçe ve bir devlete değil bir terör örgütüne yaraşır biçimde İran'da suikastla öldürdü. Diğer lideri Yahya Sinvar'ı ise öldürürken bin diriltecek şekilde direnişe daha büyük bir güç kazandırdı.7 Ekim'den itibaren İsrail saldırganlığına bir ABD Dışişleri Bakanı olarak değil "bir Yahudi olarak" her türlü desteği vermiş olan Anthony Blinken üç gün önce, İsrail'in Hamas'a ciddi bir darbe vuramadığını itiraf etmek durumunda kaldı. 466 günün sonunda "Hamas'ın kaybettiği militan sayısı kadar yeni militan kazandığını" değerlendirmeye başladığını da eklemiş sözlerineHamas mücahitleri 466 gün boyunca her gün yayınladıkları operasyon görüntüleriyle resmen dünyanın süper güçleriyle dalga geçmeye devam ettiler.