Gazze yanarken Hac ve Umre

Gazze'de Siyonist-terörist İsrail soykırımını dünyanın gözü önünde yapmaya devam ederken, bu arada dünyanın bütün duyarlılıklarını, duygularını, değerlerini, şeref ve haysiyetini de dumura uğratıyor. Bu kadar büyük haksızlığa şahit olup bir şey yapmamak veya yapamamak insanın kötürümleşmesinden başka bir şey değil. Bir şey yapabildiği halde yapamayanlar, durdurabileceği halde durduramayanlar zaten bu suça doğrudan ortaktır. ABD ve Avrupa bu insanlık suçlarının doğrudan ortakları. Ama geriye kalan, itiraz eden ama bu itirazıyla kalan dünya her gün çıta yükselterek devam eden bu canilikler karşısında yaşadıkları acizliği de bir kader gibi içselleştiriyorlar. Oysa Gazzeliler 7 Ekim'de onlara bu acizliğin bir kader olmadığını göstermiştir. Onlara yenilmez İsrail anlatısının içi boş olduğunu ve değişmez bir hikâye olmadığını göstermişti. İsrail'i son derece kısıtlı imkanlarıyla birkaç saat içinde rezil rüsva etmişti. Böylece siyonizmin elinde tutsak olan bütün dünyaya İsrail zincirinden isterlerse kolaylıkla kurtulabileceklerini gösterdiler.7 aydır Gazze'nin Allah'ı ve yalnızca Allah'ı kendilerine vekil gören yiğitleri muhteşem vakur duruşlarıyla bu dersin boş bir hayal olmadığını da gösteriyorlar. Ama bu dersi alması gerekenler hâlâ almamaya devam ediyorlar. Hâlâ İsrail katili ve onun hamisine karşı kendilerini fenaya gark etmiş İslam dünyasının liderlerinden bir ses seda yok. Çünkü İslam dünyasını yönetenlerle İslam dünyasının halkları birbirinden çok ayrı tellerden çalıyorlar. Açık konuşalım, İslam dünyasının liderleri İsrail'den ve arkasındaki güçlerden sadece korktukları için harekete geçmiyor değiller. O güçlerin korkulacak şeyler olmadığını Gazzeliler yeterince gösterdi. Hâlâ da göstermeye devam ediyor. Gerçi tam bu noktada dikkatlerden kaçan şey, bu yöneticilerin kendilerinin zaten İsrail ile işbirliği içinde olduklarıdır. Ne yazık ki, İslam dünyasının önde gelen, en güçlü ülkeleri 7 Ekim'den beri İsrail soykırım makinasının bir an önce Hamas'ı yok etmesini dört gözle bekliyorlar. Onların Hamas'a veya onun temsil ettiği misyona olan düşmanlıkları İsrail'inkinden az değil. Aslında belki İsrail onları kullanıyor değil, bilakis onlar İsrail'i kendi saltanatlarını devam ettirebilmek için kullanıyorlar. O yüzden işin fazla uzamış olması onları da çok rahatsız ediyor. Ne yazık ki, kendi yönettikleri ülkelerde Gazze'ye, Filistin davasına müzahir insanlara karşı yürüttükleri mücadele ancak İsrail'in yürütebileceği bir mücadele. Hâlihazırda bu İslam ülkelerinin hapishanelerinde tamamen haksız ve sebepsiz yere tutuklu olan Müslüman âlimlere reva görülenler, İsrail'in Müslümanlara karşı nefret siyasetini asla aratmıyor. İsrailoğullarının tarihi karakteridir âlimlerini öldürmek. İslam ülkeleri kendi âlimlerini hapse atarak veya susturup öldürerek İsrail'in yolundan gitmiş oluyorlar. Doğrusu İsrail'e karşı bütün Müslümanların birlik olmasını talep ederken, bunun kadar güçlü bir biçimde, belki öncelikle İslam ülkelerini, kendi halklarına insanlık onuruna yaraşır bir davranış çizgisine davet etmek gerekiyor. Aljazeera tarafından geçtiğimiz yıllarda en başarılı televizyon sunucusu olarak ödül almış olan Mısırlı Mutaz Matar, İsrail'e karşı Müslüman ülkelerde sergilenen acizliği çok çarpıcı bir yerden yakalamış. Gazze'de Müslüman çocuklar, kadınlar, yaşlılar canice Siyonist İsrail tarafından katledilirken, hastaneleri, okulları, camileri bombalanıp Gazze harabeye çevrilirken Kabe'de, aynı anda yüzbinlerce kişi umre yapmakta. Üstelik bu esnada Mescid-i Haram'ın iç bölgesi bu kadar kalabalığı