Gazze'den bir misafirimiz vardı

"Gazze halkını ölümle mi tehdit ediyorlar Ölüm bize ne yapar, vallahi Gazze halkının neredeyse tamamı için ölüm, şu anda kendilerinden önce gidenlere kavuşmak için arzuladıkları bir şey. Siyonistlerin saldırıları uzadıkça pes edeceğimizi sanıyorlar, oysa bu ancak bizim bu direniş gücümüzün daha da artmasını sağlıyor. Ölümü arzulayan insanları ne durdurabilir"Gazze'de 7 Ekim'den sonra soykırımcı İsrail'in bombardımanlarında üç çocuğunu, eşini ve annesini şehit vermiş olan Mustafa ebu Ali bu sözleri söylerken gözleri dalıyor, yutkunuyor, sesi biraz ağlamaklı oluyor ve kendini toparlayıp "Elhamdulillah" diyerek sözlerine devam ediyor: "Tabi ölümü arzulamak bizim için belki bu sürecin içinde neredeyse bütün Gazze halkına güçlü bir biçimde sirayet eden ayrı bir ruh hali, ama biz Gazze halkı olarak direnişin sadece Gazze halkını aşan sorumluluğunun idrakindeyiz. Direniş ve şehadet bir kayıp değildir, bu yolda yenilmek yoktur. Biz Allah'ın izniyle ne yaptığımızın farkındayız ve hesaplarımız elbette sadece dünyayla ilgili değildir. Bu dünyada Siyonist işgalin zulümlerini durdurmak için canla başla çalışma sorumluluğumuz var elbet. Bu yolda kimsenin yapmadığını veya yapamadığını da, stratejisiyle, taktiğiyle, planlamasıyla, icraatıyla ortaya koymaya çalışıyoruz."Her Çarşamba günü ODTÜ Mezunlar Birliği Vakfı'nın (MEBİVA) Ankara'daki merkezinde yaptığımız sohbetin bu haftaki konuğuydu Ebu Ali. Deniz Feneri'nin Gazze'de kurmuş olduğu bir engelliler hastanesi ve merkezinin müdürlüğünü yapıyor. 20 yaşında girdiği ve 10 yıl boyunca her türlü işkenceyi, insanlık dışı muameleyi yaşadığı İsrail hapishanesinden çıktıktan sonra bu görevi üstlenmiş. Hapiste geçirdiği ve kendisinden alınmış olan 10 yılına mukabil Cenab-ı Allah'ın kendisine adeta o tahammülünün bir ödülü olarak yeryüzünde bir cennet bahçesi olarak bir zevceyle rızıklandırdığını anlatınca bir kez daha ağlamaklı oluyor. O zevceyle birlikte bir de birbirinden güzel, birbirinden tatlı üç evlat da veriyor Allah ona. Bunların her biriyle hapiste kaybolan yıllarını telafi ettiğini düşünmüş hep. Annesi ise Kur'an hafızı ve her yıl ezberini haslamak için o yaşında yarışmalara, imtihanlara katılıyor. Son girdiği imtihanda 100 üzerinden 97 almış. Kur'an'la yatıyor, Kur'an'la kalkıyorlar. Çocukları da, evleri de Kur'an'ın nuruyla aydınlanıyor sürekli. 7 Ekim'de başlayan soykırım Mustafa'dan bütün bu evlatlarını almış.Bütün bu anlatımları karşısında dinleyicilerin hepsinin gözleri doluyor, gözyaşları dökülüyor. Ama o hemen toparlıyor ve devam ediyor: "Benim hikayem belki Gazze'de şu anda yaşananlar arasındaki en ortalamalardan biri. Şu anda, sadece 7 Ekim'den sonra başlayan bu insanlık dışı saldırılarda 50 bin şehit var Gazze'de ve her birinin hikayesi benimkine benzer. Benimki onların arasında, onlardan daha fazlası veya daha acısı değil.Öyle insanlar var ki, neredeyse bütün akrabalarıyla nüfus sicilinden silinecek, bir tek kendisi kalmış, kendisi de enkaz altından çıkarılmış. Çıktığında yaptığı ilk şey Allah'a şükretmek ve Hasbunallah ve nime'l-vekil demek."Hamas'ın şu anki siyasi lideri İsmail Heniye'nin de daha geçtiğimiz günlerde üç evladını ve 5 torunu şehit edildi. Haberini aldığı esnada Doha'da bir hastanede tedavi görmekte olan Gazzeli yaralıları ziyaret etmekteydi. Bir an bile istifini bozmadı, o da elhamdülillah dedi ve ziyaretlerine devam etti. "Benim evlatlarımın kanı, Gazze'de şehit düşen 50 bin insanın kanından daha değerli değil." Bunlardan önce yine yakın veya uzak akrabalarından 60 kişi daha şehit olmuştu.Gazze'de zulüm var, Gazze'de insanlık tarihinin görebileceği en vahşi, en zalim, en barbar saldırılar var tabii ki, ama Gazzeliler basitçe başlarına gelen zulme ağlayıp bir acizlik sergilemiyorlar. Kanlarının son damlasına kadar direneceklerini göstererek zalimin karşısında