Gazze'de asıl hesabı ıskalamamak lazım

Gazze'deki soykırımcı İsrail'in katliamları 164. gününde, Ramazan ayında bile, yani, hem bugün yaşayan bütün Müslümanların hem de tarihte yaşamış bütün müminlerin bir tarihte birleştikleri Ramazan ayının manevi ikliminde bile hız kesmeden devam ediyor. İsrail savaş kabinesinin son toplantısından şu veya bu nedenle soykırıma ara vermek bir yana, Kuzey'den sürülen Gazze halkına, sığınıp toplandığı Refah'ta bile saldırılması konuşuluyor. Konuşulan şey zaten yapılıyor, yapıldı da. Aylardır bir de açlık silahıyla vurulan halk, kendilerine zar zor ulaştırılan yardımları alabilmek için toplandıkları yardım noktalarında toplu halde İsrail bombalarına ve yaylım ateşlerine hedef oluyor. Her seferinde onlarca kişi en korkunç şekilde hayatını kaybediyor.Bu manzaranın dünyanın her tarafından maalesef artık bir normal gibi kanıksanmış üç yönü var: İsrail'in ölçüsüz, durdurulamayan saldırganlığı, İsrail'in bu insanlık suçlarına pişkince mazeretli veya mazeretsiz ama sınırsızca destek çıkan muktedirler ve bu katliamlara en yüksek perdeden sesini çıkarsa bile fiilen hiçbir şey yapmayan, yapamayanlar. Dünyanın her yanından 7 Ekim'den beri ortaya konulan protestolar, soykırım ve Siyonizm karşıtı sesler mevcut dünya düzenine dair bütün algıları, duyguları ve tutumları etkilemiş görünüyor. Ama bu etkinin kısa vadede bu soykırımları durdurucu bir etkisi olmuyor ve başlı başına bu durum bilhassa bu soykırıma şu veya bu düzeyde karşı çıkanlarda bambaşka, belki farklılaşacak etkiler yapmaktadır. "Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz" ümitvarlığının yerine eşkıyanın zaten dünyaya hep hâkim olduğu müteşaim gerçekçiliğinin yavaş yavaş özümsenmesi. Bu karamsar tabloyu Gazze halkı direnişiyle, şehadetiyle, başına gelen bütün musibetleri bambaşka bir hesaba atıfla ortaya koyduğu şölen havasıyla dağıtıyor, yerine imanın aydınlığını hâkim kılıyor. Çilenin de şehadetin de ahiretin de hesaba dahil olduğunu hatırlatarak, bu konuda yapılan hesapların matematiğini bir kez daha kuruyor, ama tabii ki anlayana. Belki birçok kişi hala oturup kalkıp "Hamas bu eylemleri yaparak ne kazandı Bu kadar insanı ölüme sürükledi" diye kendi sığ matematiklerini ileri sürebiliyorlar. Oysa Gazzeliler bize her gün içinde debelenmekte olduğumuz bir dünyanın bizim için içerdiği felaketi hatırlatıp duruyorlar. Bize asıl bizim içinde bulunduğumuz ve kendimizi çok güvenli zannettiğimiz ahvalin içindeki tehlikeye işaret ediyorlar. Kerim Kitabın "Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız" emrini ölümden, bedenimize isabet edebilecek bir zarardan kaçmak olarak anlayabileceklerin yüzüne vurulan hakikat asıl tehlikenin gereğinde onurunuzu, haysiyetinizi elinden almaya kalkanlara karşı ölümünüzü ileri sürmekten kaçmanın tehlikesidir. "Savaşa gitmeseydiler ölmeyeceklerdi" diyen aklı-evveller, çok bilmiş stratejistler, taktisyenler her zaman çıkar bu muhasebe esnasında. Kelam-ı kadim ise onlara "ya rahat döşeklerinde, korunaklı evlerinde kalsalardı ölümden muaf mı kalacaklardı Ölüm nerede olsanız gelip sizi bulmaz mı sanırsınız" diyerek asıl hesabı hatırlatır. Bugün ülkelerini işgal etmiş, mukaddesatlarına, onurlarına, inançlarına kastetmiş azgın düşmanlarına karşı özgürlükleri için, onurları için canlarını bilerek isteyerek ortaya koyan Gazzelilerin hiçbir şey kaybetmediklerini herkesin bilmesi gerekiyor. Asıl kaybeden bu olup bitenleri doğru yorumlaya-mayanlar, bu olup bitenlerin içerdiği ayetleri, apaçık hakikatleri göremeyenler. GAZZE İÇİN TÜRKİYE NELER YAPABİLİRMescid-i Aksa imamı İkrime Sabri Ramazan dolayısıyla yaptığı konuşmada İslam ülkelerinin liderlerinin konuşmaktan ve en iyi ihtimalle kınamaktan, hatta şiddetle kınamaktan başka bir şey yapmadıklarını söylemiş. Müslüman dünyanın notunu en iyi verebileceği makamdan konuşmuş. Bu not başkalarının verdiği notlara benzemez. Şu veya bu alandaki uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notlardan çok daha gerçekçi çok daha sahih bir değerlendirme. Gazze için neler yapılabileceği hususunda İslam dünyasının sergilediği tutum, katliamları durdurmadığı, hatta İsrail'e ve arkasında duranlara bir hesap ödettirmediği sürece bir acizlik olarak