Uluslararası Adalet Divanı kararından sonra daha ne bekleniyor
Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD), Güney Afrika'nın 'Gazze'de soykırım davası' başvurusunu kabul etmesiyle birlikte 112 gündür devam etmekte olan soykırım teşebbüsü, icra edildiği esnada "soykırım olarak görülmeyi" hak ederek mahkemesi görülmeye başlamış oldu. Divan'ın davayı esastan görüşmeyi kabul etmesi ve İsrail'in davanın reddedilmesini talep eden kararının reddedilmesi, Güney Afrika'nın davayı açarken sunduğu delillerin "soykırım olduğunu makul ölçüde kanıtlayan yeterlilikte" olduğu gerçeğine dayandırılmış.Ortaya çıkan tuhaf durum ise Adalet Divanı'nın zaten fiili gücü dolayısıyla durduramadığı, kararında da bunu talep etmemiş olduğu berdevam soykırım eylemi esnasında davasını da görecek. Böylece İsrail UAD'nın kararından etkilenip hemen bir ateşkese gidip eylemine son vermediği taktirde, ki, kimse böyle bir şey yapmasını beklemiyor, mahkemeye kendi aleyhine delil sağlamaya da devam etmiş olacak, çünkü yaptığı her şey gözönünde, her eylemi kayıt altına alınıyor.İlk bakışta bu durum İsrail'in alışıldık şımarıklığı ve lakaytlığına verilebilir. Ama aslında böyle bir kararı İsrail'in ve onun arkasındaki güçlerin bile hiç önemsememek gibi bir lüksü yok.Şimdiye kadarki bütün meşruiyetini Yahudilerin soykırıma tabi tutulmuş olması üzerine özenle tesis etmiş olan İsrail'in bugün soykırım suçuyla suçüstü bastırılmış bir şekilde yargılanmaya başlanması dünyanın üzerine yıkılmaya başlaması anlamına geliyor.Bu kararın hiçbir etkisinin olmayacağı ve ABD'nin arkasında durduğu sürece İsrail'e hiçbir etkili yaptırımın sözkonusu olmayacağı yönündeki karamsar söylemlere hiç bakmayın. Dünyanın tersyüz olması herşeyden önce anlatının değişmesiyle başlıyor. Anlatıların ise en güçlü dayanağı yaşanan güçlü gerçekler. 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonuyla dünyanın gözünün içine sokulmaya başlayan yeni fiili-gerçek anlatı. Bu süreç İsrail'in arkasına bütün dünya güçlerini alarak kurduğu ve 108 yıldır devam etmekte olan işgalci, soykırımcı Siyonist dünya düzeninin bütün şifrelerini çözmüş, o düzenin bütün duygularını altüst ederek kalplere dehşeti düşürmüş ve felsefi kurulumunu da (aydınlanmasıyla, modernizmiyle, sekülerliğiyle) yapıbozumuna uğratmıştır. Bu yapıbozumun belki de en etkili adımlarından birisi kendi dünyalarında kurulan UAD'nın bile görmezden gelemediği bir "soykırım" suçlamasına muhatap olmaları.Bu saatten sonra anlatı tersyüz olmaya mahkumdur. Fiilen UAD'nın bu kararı sadece İsrail'i bağlamayacaktır. Soykırım suçu işleyen bir ülkeye yapılan yardımlar, onunla kurulan her türlü temaslar, hatta daha ilerisinde bu suç irtikap edildiğinde sessiz kalanlar da bu suça ortak sayılabilecektir. Nazilerin üzerine çöken lanet şimdi İsrail ve destekçilerinin üzerine çökecektir. Başta ABD olmak üzere İsrail'in işlediği soykırım suçu bugün dünyaya sadece kaba maddi güçleriyle hâkim olan devletlerin veya devlet ricalinin yüzüne kara bir leke olarak yazılacaktır. İsrail'i, gidişat onu tamamen yok etmese, bekleyen tek şey onursuz, itibarsız, aşağılanmış bir yalnızlıktan başkası olmayacaktır."Bunlar Allah'ın günleridir, insanlar arasında tedavül ettiririz" diyor Rabbimiz Kitabında. Bu devranın tedavülünde ancak onun bilebileceği hikmetler var. Birçoğunu aklımızı kullandığımızda, ibret almaya gerçekten açık olduğumuzda biz de anlayabiliyoruz.Neticede bu süreçte biz Müslümanların da ayıbımız, kusurumuz haddinden fazla ve bu başarılara ne kadar sevinsek de ne kadar yazıp çizsek bağırıp çağırsak, Filistinlilerin yanında olduğumuzu söylesek de soykırımı durduracak hiçbir etkili adım atamıyor