Taha Abdurrahman'ın mutlak kötülüğe karşı fikir nöbeti

İnsanları bilim yapmaya, felsefe yapmaya sevk eden veya hurafelere, dinselliğe, mitolojiye, akıldışılığa karşı bilimsel ve felsefi düşünmeye sevk eden amiller vardır. Bu motivasyonun akli, bilimsel veya felsefi bir keşif veya bir motivasyon olduğunu zannedenler çoğunluktadır. Oysa bilim adına, hatta akıl adına üretilen hurafeler ile tarih boyunca din adına üretilen hurafe ve mitolojiler birbiriyle yarışır orandadır. Bunun böyle olmadığını aslında bilimselci iddialarda bulunanlar bile kısa süre içinde fark ettiler ve negatif diyalektikler üzerinde durmaya başladılar. Ünlü bilim felsefecisi Paul K. Feyerabend insanları bilimsel davranmaya sevk eden amillerin hiç de bilimsel olmadığını, akılcı olmaya sevk eden motivasyonların da hiç de akılcı olmadığını "Akla Veda" kitabında oldukça veciz bir biçimde ifade etti. Tabi akılcılığın teolojisinin yapıldığı Aydınlanma dönemi filozoflarından David Hume, Jean-Jacques Rousseau gibi düşünürler de saf aklın hiçbir zaman doğada bulunamadığından epey bahsettilerse de bütün bir Aydınlanma gürültüsünden geriye artık tapınılan akıl ve bilim putları kaldı.Aslında günümüzün felsefe çevrelerinde bu konuda ciddi bir farkındalık oluşmuş durumda. Söylediğimiz şey kimsenin bilmediği yeni bir keşif veya iddialı bir söz de değil. Felsefenin veya bilimin baştan itibaren kendini ayrıştırmaya çalıştığı retorik ve mitolojiden hiç de uzaklaşamadığına dair ciddi bir öz-bilinç hali sözkonusu. Bu farkındalık bir tek bizim batı felsefesini uzaktan büyük hayranlıkla ama olduğundan çok daha farklı bir biçimde anlayarak takip edenlerde yok. Bizimkilerin Batıya ait felsefi metinleri veya şahısları okuma biçimleri üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. Okudukları şahıslar ne diyor, bizimkiler neler anlıyor Bizimkilerin batı felsefesini neredeyse retorikten ve mitolojiden arınmış bir nesnellik seviyesinde algılıyor olduğu çok açık. Neden böyle yapıyorlar Çünkü putlara ihtiyaç duyuyorlar. Çünkü Allah'a şu veya bu duygusal nedenlerle, sosyal veya sosyetik etkilerle mesafe koymalarının ardından oluşan boşluğu yine Allah'a inanır gibi inanç-dışı olduğunu vehmettikleri bilimsel veya felsefi inançlarla doldurmaya başlıyorlar. Taha Abdurrahman'ın dediği gibi bu hal aslında bir "unutma" halini olabildiğince güçlü bir biçimde temsi ediyor. İnsanı kendi varlığına, yaratılmışlığı gerçeğine, bir yaratıcısı olduğu hakikatine ve bu yaratıcıdan başka kendi varlığı hakkında gerçek bir bilgi sahibi kılabilecek birinin olamayacağı gerçeğine karşı nisyana sevkeden bir süreç. Taha Abdurrahman "insan" kelimesinin "ünsiyet" kadar "nisyan" boyutunu da içerdiği gerçeğinden hareketle, sadece bugün değil, tarih boyunca insanın en yaygın, alışıldık varoluşunun nisyan ile malul olduğu üzerinden çok önemli bir felsefi kanal açıyor. Bu kanal üzerinden sekülerleşme, din ve siyaset ayırımları, ahlak ve siyaset ayırımları, bilim, medeniyet, felsefe ve daha birçok başka ayırımlar üzerine kendi felsefi düşünce biçimi üzerinden yeni bir açılım getirmeye çalışıyor. Durgun suları, hareketlendirecek, yaprakları kımıldatacak bir düşünce rüzgârı estiriyor adeta (Bkz. Din Ruhu isimli kitabı, Pınar Yayınları). Kur'an'ın kelimeleri üzerinden, kelimeler arasındaki geçişler üzerinden kurduğu ufuk açıcı ve enteresan onca alakayı hiç görmeden, dinlemeden sadece "retorik" diye geçiştiren müstağnileri utandırması gereken iddialı bir iş. Üstelik kendisi olabildiğince mütevazi bir öneri olarak sunuyor yaptığı işi. Neyse.Taha Abdurrahman'ı felsefe yapmaya sevk eden şeyi bizzat kendisi her zeminde anlatıyor ve bu yaptığı felsefeyi kesinlikle çağımız Müslümanları açısından çok daha anlamlı hale getiriyor. 1967'de İsrail'in Kudüs'ü işgali üzerine başlıyor bu anlamlı hikâye. O gün bütün Müslüman dünyanın, onca nüfusuna rağmen Siyonist batı medeniyeti karşısında içinde bulunduğu acz durumu onda bir hınç, bir ibretlik ve bir telafi motivasyonu oluşturuyor. Filistinlilerin bunu canlarıyla, fiili mücadeleleriyle zaten yaptıklarını düşünerek kendisi de bunu felsefe yolunda yapabileceğini düşünerek yaptığı felsefeye bir tür murabıtlık misyonu atfediyor. İslam dünyası için bir felsefe nöbetidir yaptığı şey, zihinlerin Filistin gibi işgal edilmişlik durumuna karşı bu işgale karşı direniş ve bu işgalden kurtuluş için adanmış bir felsefi ribat. Taha Abdurrahman birkaç konferans verdiği Ankara ziyaretinin son gününde, Netenyahu'nun ABD Kongresinde alkışlarla karşılanmasından çok etkilenmiş. Cumhurbaşkanı ile Perşembe günkü görüşmesinin ardından onun da teklifiyle buna bir karşılık vermesi gerektiğini düşünmüş ve sabaha kadar uyumayıp