Suriye'de artık bir devlet var

Suriye'de 61 yıllık kan dökücü, cani ve karanlık rejimin halk eliyle devrilmesinden sonra kurulan yeni devletin yol haritası yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Tabi aslında kendi doğal temposunda ve seyrinde.

Bizde veya Avrupa'dan bazıları daha ilk günden ülkenin nasıl bir karanlıktan, nasıl bir cehennemden çıkmış olduğuna bakmaksızın kendi pembe dünyalarından akıllar vermeye başladı bile. Ahmet el-Şara'nın serbest ve dürüst seçimler için doğal olarak en az üç-dört yılı işaret etmesi üzerine neredeyse katil Esed'in ruhundan medet isteyeceklerdi. Ne bekliyor olabilirlerdi ki Hemen yarın seçim yapılmasını mı Hangi halkla, hangi nüfus envanteriyle, hangi sistemle Verdikleri tepkilerle ne dediklerinin farkındalar mı Laf-u güzaf tabi.

Elbette ciddiye almaya bile değmez ama 61 yıldır halkının milyonlarcasına cehennemi yaşatmış olan bu rejimden kurtulmuş olmanın sevincini ve bu sevinçle kendi tedbirini almalarını bile bu insanlara çok gören zihniyete nedense çok yazık ki fazlasıyla aşinayız. Allah'tan Suriye'de emaneti üstlenmiş olanlar gayet ehil ve gayet akıllı-olgun insanlar. Ne yaptıklarını ve ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Herkesin aslında ilk etapta bilmesi gereken şey bu insanların 61 yıllık bir haydut çetesi yönetiminin ardından Suriye'yi kurtaran insanlar olarak çok büyük bir saygıyı ve takdiri hak ediyor oldukları. Diğer yandan bu kadro yönetirken en ufak bir kibir, dışlayıcı bir intikam duygusu veya rövanşist davranışlar sergilemiyor. Zafer coşkusuyla bir şımarıklık sergilemiyor. Tabi oldukları İslami ahlak ve düstur onları hemen her alanda zaten hukuk ve ahlak sınırlarında kalmaya zorluyor. Onlar bu sınırlarda kaldıkça da çok model örnekler sergiliyorlar. Geçtiğimiz günlerde Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı olarak ilan edilen Ahmet Şara'nın kendi resimlerinin devrimin bir ikonu olarak meydanlarda veya resmi dairelerde asılmasına karşı sergilediği tutumun, bugünün bütün modern iktidarlarının ikonist zihniyetlerine meydan okuyan bir yanı bile olabilir. İran'daki devrimden sonra Humeyni bile kendi resimlerinin bu şekilde ikonlaştırılmasından geri durmamış buna hiç itiraz etmemişti. Bunu bir kenara kaydedelim. Şara'nın ve onu yöneten kadronun bu tutumu kuşkusuz Suriye'deki yönetimin daha katılımcı, daha istişareye dayalı ve başkalarını tanıyan saygı duyan bir hassasiyeti canlı tutacağının işaretlerinden biri. Geçtiğimiz hafta içinde Suriye Anayasasının hazırlanması ve Suriye'deki genel gidişatı istişareyle ele almak üzere bir Ulusal Konferans Hazırlık Komitesi oluşturuldu mesela. Bu Kurulun Sözcüsü Hasan Duğeym'in ilk toplantılarının ardından komitenin çalışmalarına ilişkin yaptığı değerlendirmeler oldukça umut verici: Duğeym açıklamasında Komitenin Görev ve İlkelerini şu şekilde sıraladı:

"Komite Suriyeliler arasındaki iletişimi yönetir ve geliştirir.

Tartışmaları, kurul çalışmalarını ve fikir alışverişini kolaylaştırır.

Çoğunluk görüşlerine dayanarak tartışmaları yapılandırır, analiz eder ve özetler.

Konuları dikte etmez, düzenli ve verimli bir diyalog ortamı sağlar.

Toplantıları açıktır; gizli gündem veya kapalı oturumlar bulunmaz.

Tüm hazırlık çalışmaları, ziyaretler ve girişimler şeffaf olup kamuoyunun tartışmasına açıktır."

Komitenin ilk toplantısı için seçtiği mekân çok önemli. Suriye devriminin beşiği işlevini yerine getirmiş olan İdlib şehrinde yapılmış olan ilk oturumunda özellikle yerinden edilen vatandaşlar, yeniden inşa süreci ve evlerine dönüş konusu öncelikli olarak gündeme getirildi ki bu konu, özellikle merkezi ve güney İdlib, doğu Halep, Humus, Doğu Guta, Deraaya ve Cobar gibi ağır yıkıma uğrayan bölgeler için hayati önem taşıyor. Binlerce kişi hâlâ temel ihtiyaçlardan yoksun şekilde çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor, bu da geri dönüş sürecini en büyük endişe kaynağı haline getiriyor.

Bu arada komite uluslararası kuruluşlara da eleştiriler yöneltti. BM de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşların Suriye'de gerçek bir ilerleme sağlayamadığı ve yapılan girişimlerin yalnızca söylemlerden, sonuçsuz toplantılardan ve etkisiz güç gösterilerinden ibaret kaldığına vurgu yapıldı. Bu süreçten dersler çıkarılabilir, ancak bu kuruluşlara güvenmek gerçekçi değil. Neticede Suriye Ulusal Konferansının şeffaflık ilkelerine bağlı kaldığı ve uluslararası aktörlerle iletişime herhangi bir kısıtlama getirmediği ve getirmeyeceğine de değinildi.