Sumud hedefine ulaşmıştır, sırada Özgürlük Filosu var

Soykırımcı haydut İsrail'in iki yıldır her türlüsünü işlemekte olduğu insanlık suçlarına bir yenisi daha eklenmiş oldu. Bu suçlara karşı küresel ölçekte uyanan vicdanın Sumud (kararlılık) filosuna yaptığı müdahale iki yıldır abluka altında tutarak, bombalayarak veya açlıkla öldürdüğü Gazze halkına yetişmeye çalışan insani yardım girişimini de yine haydutça müdahale ederek engelledi. Vahşete ve barbarlığa karşı insanlığın vicdanını, onurunu, haysiyetini temsil eden tamamen sivil gönüllülere şiddet uygulayarak özgürlüklerine de kastetti.

Esasen iki yıldır bütün dünyanın gözü önünde vicdanları isyan ettirecek boyutlardaki bütün cürümleri karşısındaki direnişi de pes ettirmek bir yana daha da güçlendirmiş, savaşın başından beri ilan ettiği hedefi yakalamaktan çok uzak kalmıştır. Yok etmeye çalıştığı Hamas bugün karşısında ilk günkü kadar kararlı, ilk günkünden daha kalabalık bir ordu olarak direnmeye devam ediyor. Öldürdüğü lider kadrosu her seferinde karşısına yepyeni, genç, inançlı bir kadronun daha dikilmesini engelleyemedi. Dahası bütün bu barbarca saldırganlık devam ettikçe başlarda Gazze ile sınırlı olan direniş giderek küresel bir boyut kazanmış oldu.

Sumud hareketini belki şimdi durdurmuş oldu ama bu haydutluğu onun karşısındaki direnişi caydırmak bir yana, daha gür ve kalabalık bir biçimde gelişecek sonraki aşamasını bile şimdiden ekmiş oluyor. Nitekim Sumud filosuna barbar İsrail saldırısının hemen ardından Gazze ablukasını kırmayı hedefleyen "Özgürlük Filosu" yola çıkmaya hazırlandı bile. Geçtiğimiz cumartesi günü, 10 gemiden oluşan ve insani yardım malzemeleri taşıyan "Özgürlük Filosu", İtalya'nın Sicilya Adası'ndaki Katanya Limanı'ndan yola çıktı. Bu filonun gemilerinde de 15 farklı milletten yaklaşık 60 kişi bulunuyor.

Yeni filo, Özgürlük Filosu Koalisyonu ve "Thousand Madeline" tarafından başlatıldı. Aslında "Direniş Filosu" gemilerine katılması planlanıyordu. Özgürlük Filosu Koalisyonu ve "Thousand Madeline" tarafından yayımlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

"Bu sivil misyonların tümü, İsrail ablukasının sona erdirilmesi çağrısının susturulamayacağını veya caydırılamayacağını gösteriyor."

İsrail'in Gazze'de yaptıklarının bir soykırım suçu olduğuna zaten Uluslararası Ceza Mahkemesi hükmetmiş bulunuyor. Ancak Ceza Mahkemesi'nin kararında aynı zamanda acilen Gazze halkına insani yardımın ulaştırılması yönünde bir karar da vardı ki aslında bu her türlü insani yardım girişimine uluslararası hukuk açısından bir dokunulmazlık da tanıyor. İsrail'in hiçbir şekilde gözetmediği, hatta kasten, öldürmek kastıyla aç bıraktığı insanlara yardım ulaştırılmasını gözetmesini kimse beklemiyor. Ancak insanlığın gözlerinin önünde cereyan eden böyle bir insanlık dışı muameleye göz yummamak gibi bir sorumluğu ve hakkı var ve bu sorumlulukla hareket eden insanları engellemeye çalışmak ayrı bir suç oluşturuyor (Cenevre Sözleşmeleri).

İşin diğer yanında İsrail cürmünde ısrar ettikçe ve bu cürümlerin çıtasını yükselttikçe karşısındaki küresel vicdanı daha da uyandırıyor ve giderek Siyonizm karşıtı cephe küresel bir boyut kazanıyor. Sumud hareketi bunun en somut tezahürlerinden biri. Sumud'un Gazze'ye ulaşmasına karşı sergilediği haydutluğa karşı dünyanın bütün önemli kentlerinde görülmemiş kalabalıkların katılımıyla protestolar gerçekleşti. İtalya'da sendikalar ilk defa böyle bir taleple bir greve gittiler.

Gazze'yi abluka altına alayım derken İsrail bütün dünyada vicdan ablukasına maruz kalmış oldu. Arkadaşımız Yusuf Kaplan'ın çok yerinde ifadesiyle dünya medyası, siyaseti ve ekonomisi üzerindeki zorbaca hegemonyasıyla bütün dünyayı İsrail haline getirmiş olan Siyonist güç şimdi bizzat kendi eliyle yaptıklarının neticesinde bütün dünya Gazze haline gelmiş buluyor: Yüzüne suçunu haykıran, teslim olmayacağını ve direneceğini söyleyen Gazze.

Sumud hareketine 500'ün üzerinde aktivist katıldı ve Gazze'ye ulaşmaları engellendi. Ama engellenen sadece gemilerin fizik olarak Gazze sahiline erişimiydi. Oysa Sumud çoktan ulaşması gereken yere ulaştı. İsrail zulmünü ve bunun arkasındaki küresel sömürü ve işgal düzenini bütün dünyaya bir kez daha en açık şekilde ifşa etmiş oldu. Bu düzene karşı eleştiri ve direniş iradesinin dalga boyunu bir seviye daha yükseltti.