Ramazan bu yıl da bizi böyle ağırladı: Gazze, Suriye, Sudan

Ramazan bizi bir kez daha ağırladı, vücud ikliminin en tatlı en anlamlı esintileriyle her yıl olduğu gibi geldi bizi ferahlattı, aydınlattı, hatırlattı, toparladı ve şimdi gidiyor. Terk etmiyor bizi. Bize bıraktığı kendi geliş sebebi emanetlerle baş başa bırakıyor. Kur'an'la, ümmetin birliği düşüncesi ve duygusuyla, onu bize okuyan, öğreten ve bizi tezkiye eden Peygamberin Sünnetiyle Bunlar Muhteşem bir öğretmen olarak Ramazan'ın bir ay boyunca bizi hazırladığı görev bu emanetler.

Bu emanete hazırlarken, "11 ayın sultanı" olarak Ramazan, zaman üzerinde, hayat ve memat üzerinde hatta kendi bedenimiz üzerinde Mutlak Varlığın tartışılmaz saltanatını okudu bize. Elbette müminlere yaptı bunu, zaten arınmak isteyene, bu öğretmene kulak verene, bu öğretmenle yol yürümek isteyene Onu görmezden gelene, ona kulak tıkayana, ısrarla kendi benlik zindanında, ırkçı kibir zindanında, hazcı gafletinde oyalanmakta ısrar edenlere yapabileceği bir şey olamazdı.

Bizden öncekilere farz kılınmış olduğu bize hatırlatılan o oruçla ilk insanla aradaki bütün insanlarla bizi tutan bağları hatırladığımız gibi günümüzde de dünyanın her tarafında aynı oruçla aynı bedenin parçası olduğumuz şuuruna daha fazla vardık. Böylece kelimenin tam anlamıyla tuttuğumuz oruç bizi daha fazla tuttu, tutuyor.

Bu Ramazan'da kalbimiz Gazze'de attı yine. Siyonist katillerin 471 gün devam etmiş vahşi soykırım girişimleri Ramazan'ın ikinci yarısından itibaren tekrar kaldığı yerden başladı. Kitaptan aşina olduğumuz İsrailoğulları kaypaklığını, güvenilmezliğini bir kez daha yaşadık. Böylece kitaba olan aşinalığımız daha da pekişti. Onlar herşeyi kendi muharref kitaplarından edindikleri mizaca göre yapıyorlar. Onların yaptıkları da, neticede olup biten herşey de Allah'ın kerim Kitabında yazılan gibi cereyan ediyor. Ne eksiğini görüyoruz ne de fazlasını. Kur'an'ın tarihselliği tartışmaları üzerinden Kur'an'ı bize yabancılaştırmaya, bizi Kur'an'dan uzaklaştırmaya çalışanların gözlerini açabilir mi bu durumlar O gözlerin açılabilmesi için o Kur'an ikliminde yaşayan insanlarla kendilerini aynı bedenin parçası olarak görmeleri gerekiyor tabi. Kendini başka bir bedenin parçası haline getirmiş olanlar, başkalarının gözüyle görüp, başkalarının kulağıyla duyanların, başkalarının eli, kolu ve ayağı haline gelmeleri de mukadder oluyor. Yine de Allah hidayet versin. İsrailoğulları hakkında Kitapta ne yazılmışsa o oluyor. Sözlerine güven olmuyor mesela, sağlam korunaklı kalkanlar veya zırhların ardında saklanmadan savaşmaya asla yanaşmıyorlar, mesela. Ahidlerine asla sadık kalmazlar ve onları ancak güçle korkutup bir yola getirebilirsiniz, başka türlüsü mümkün olmaz.Ateşkese razı oluşu bile şehadeti bir düğün gibi karşılayan Gazze mücahitlerinin üzerlerine kabus gibi çöken amansız mukavemeti karşısında bir nefes alma, biraz zaman kazanma ihtiyacından geldi. Yapılan anlaşmaların hepsine Hamas uyduğu halde İsrail sürekli ayak sürüdü. Nihayetinde Netanhayu üzerindeki rehine baskısı dolayısıyla da ateşkese gittiğinde de bu sefer Batı Şeria'da hiç hızını kesmeden aynı soykırımı yapmaya devam etti. En nihayetinde hiçbir bahane ileri sürmeye bile gerek duymadan bir sabah mülteci çadırlarına yönelik saldırılarda 500'e yakın Filistinliyi katlederek ateşkesi sonlandırdığını ilan etti. Ölenlerin büyük çoğunluğu çocuk ve kadınlar. İsrail'in saldırganlığı için Hamas bir bahane olabilir. Ama İsrail sadece Hamas'a, Gazze'ye saldırmıyor. 14 yıllık bir başka soykırım suçlusu Esad devrildiği gün onun yasını tutar gibi Suriye'ye saldırmaya başladı. 8 Aralık'tan beri sürekli bu saldırılarını keyfi bir biçimde tekrarlıyor. Aynı şekilde Lübnan'a saldırıyor. Daha dün Beyrut'un güney banliyölerindeki bir binaya hava saldırısı düzenledi, Lübnan'ın güneyindeki birçok kasabayı bombaladı ve ülkenin güneyindeki Hiam kasabasına yangın bombaları attı. Ardından yine Suriye'nin Lazkiye limanını bombaladı.