Pakistan'da "Adil bir küresel düzen" arayışı

Bu konuda dikkat çekilmesi gereken bir nokta var:

Gazze halkı dünya dengelerinin kendi lehine dönüşmesi için oturup beklemedi, konferanslar düzenleyip mevcut dünya düzeni için alternatifler önermedi. Böyle faaliyetlerin şimdiye kadar hiçbir faydası olmadığını çok iyi biliyordu. Dünya düzeni bugün güç üzerine kurulmuştur ve hiçbir merhameti yoktur, zayıfları gözetmiyor, güçsüzleri korumuyor. Dünyada cereyan eden onca haksızlığa, zulme, insan hakkı ihlallerine, soykırımlara, katliamlara, yoksulluğa karşı bir çare üretmiyor. BM düzeninin kurulma biçimi zaten bu tür müdahalelere de hiç imkan vermiyor. 5 güçlü ülkenin sahip olduğu veto hakları sistemin içinde bir adaletin tesisine hiç imkan vermediği gibi katliamları ve haksızlıkları durdurmaya da bir imkân vermiyor. Bunun örneğini Suriye'de çok net gördük. Myanmar'da görüyoruz. Hindistan'daki Müslümanların bugün maruz kaldığı Apartheid uygulamalarında görüyoruz. Yıllarca Azerbaycan'da işgal altında tutulan Dağlık Karadağ meselesinde gördük. Libya'da gördük. Bütün bu sorunlar karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır BM düzeninin değişmesi gerektiğini ifade ediyor. "Dünya Beşten büyüktür" diyerek bu sistemin bir çözüm üretmeyen, iflas etmiş tabiatına dikkat çekiyor. Peki bu sistemin kendi kendine değişmesini mi beklememiz lazım. Tabii ki hayır. Erdoğan aslında bu düzen karşısında ne yapılması gerektiğini kendi uygulamalarıyla çok net birkaç kez gösterdi: Libya'da Somali'de ve en son Azerbaycan'da Türkiye kendi eliyle oradaki çarpık durumu düzeltmek üzere inisiyatif aldı ve harekete geçti ve durumu bu halkların lehine değiştirdi. Aynı şeyi Suriyeliler de Suriye'de yaptı. 14 yıl boyunca uluslararası toplumdan bir yardım, bir destek beklediler. Gelmedi bu destek. Kendi kendilerine harekete geçtiler ve durumu değiştirdiler. Afgan halkı da işgale karşı sabırla, kararlılıkla durdular ve durumu kendi lehlerine değiştirdiler.