Nasıl anlatabilirdim ki, Beşir Atalay isminin üniversitesinden silinişini

Dedem Korkut insanlara doğar doğmaz değil, onları karakterize edecek belli bir iş yaptıktan sonra verirmiş isimlerini. Bazı insanlar ise taşıdıkları isimleri insanların zihnine ancak belli işlerinden, misyonlarından sonra, o işlerle o misyonlarla özdeşleşerek kazırlar. O isim de öyle kolayca sökülüp atılamaz.

Temmuz Devriminin yıldönümünde olayın siyasi, uluslararası ilişkiler ve kültürel boyutlarını tartışmak üzere bulunduğum Bangladeş'te beni davet eden düşünce kuruluşu benim konuşmacı olduğum bir gala yemeği verdi. Türkiye ve Bangladeş arasındaki ilişkileri merkeze alan galaya birçok üniversite rektörü de katıldı. Rektörlerin ilgisi tabi şahsımdan ziyade Bangladeş'ten bir güneş gibi görünen Türkiye'ye, tarihine ve liderine yönelik bir ilgiydi. Onların birçoğuyla konferanstan sonra ayrıca yemekte de bir araya geldik, Üniversite üzerine konuştuk. Ülkelerimizin üniversite kalitesinin geliştirilmesi üzerine, özellikle Türkiye ve Bangladeş üniversiteleri arasında yapılabilecek iş birlikleri üzerine bir sohbet. Tam bu sohbetin ortasındayken baktığım telefonumdan bizim üniversitelerimize dair içime bir sancı olarak saplanan bir haber okudum. Kırıkkale Üniversitesi Senatosu, 2017 yılında Üniversite Yönetim Kurulu Kararı ile belirlenen "Kırıkkale Üniversitesi Prof. Dr. Beşir ATALAY Kampüsü" isminin verilmesi kararının iptal edilerek, Üniversitemiz kampüs isminin "Kırıkkale Üniversitesi Şehitler Kampüsü" olarak değiştirilmesinin uygunluğuna; Katılanların oy birliği ile" karar vermiş.

İlk anda "Nasıl yani" diye tepki verdim tabi. Nasıl ve neden olur böyle bir şey

Yaşayan bir insanın isminin bir üniversiteye veya başka bir müştemilata verilmesi esasen her zaman sorunlu bir durum ama verilmişken o ismin alınması çok daha sorunlu. Manevi kişiliğe bir saldırıdır. Birçok yaşayan siyasinin ismi bir şekilde üniversitelere, kurumlara, caddelere, sokaklara veriliyor. Bu siyasiler muhalif bir siyaset yönetimi devraldığında çok kolay hedef haline gelebiliyor. Bu, Türkiye'de maalesef sık sık yaşanan bir şey. Kolay verilebildiği kadar kolay alınıyor isimler. Biraz da isimlendirmelerin çok keyfi ve çok fazla siyasi heveslerle yapılıyor olmasından. Ama siyasi nezaket aslında bu isimlendirmelerde muhalefet arasında bir centilmenlik seviyesinin gözetilmesini bekler. Verilen isimler o kadar kolay alınmamalı ne yaşayanlardan ne de müteveffalardan.

Onu geçelim. Bazı isimlendirmeler ise o kadar doğal o kadar hak edilmiş olur ki, kimsenin o isimlere dokunamaması gerekir. Misal, Beşir Atalay'ın Kırıkkale Üniversitesi'nde isminin bulunması Hocanın şahsını da aşan bir sembolik önemi haizdir. Beşir Hocanın ismi Kırıkkale Üniversitesi'ne bir yama gibi, siyasi bir işgüzarlıkla verilmemiştir. Onun ismi taa 28 Şubat'tan itibaren oynadığı rol dolayısıyla, ayrıca üniversiteye hem kurucu rektörlüğüyle hem de sonrasında siyasi makamıyla yaptığı emsalsiz katkılarla kendiliğinden kazınmıştır.

Turgut Özal'ın Türkiye'de kalkınmanın ve demokratikleşmenin kültürel ve sosyolojik aracı olmak üzere açtığı üniversiteler arasında Kırıkkale Üniversitesi'nin özel bir yeri vardı. Bu üniversiteye rektör olarak DPT'deki çalışmalarından ve çok daha geniş arkaplanından bildiği Beşir Atalay'ı atarken rastgele bir tercih yapmış değildi. 28 Şubat aynı zamanda Özal'ın demokratikleşmenin bir kanalı olarak devreye soktuğu üniversiteleşmeye karşı da bir darbeydi. Özal'ın atamış olduğu birçok rektör YÖK tarafından istifaya zorlanmıştı, ama Beşir Hoca bütün baskılara rağmen istifa talebini reddetmiş ve görevden alınmıştı. Onun sadece bu duruşu bile geçmiş ve gelecek muhtemel hatalarını bile gideren bir ayrıcalık tanımalıydı. Onun ismi sadece bir dönem güç ve nüfuz kazanmış bir siyasinin ismi gibi değildi. Bilakis siyasi mücadelesinden ziyade üniversitesine sahip çıkmış bir akademisyenin duruşu olarak fazlasıyla hak edilmiş bir isimdi. O isme dokunmak aynı zamanda 28 Şubat'ın temsil ettiği ne varsa onunla aynı yere düşmek, buna mukabil o karanlık döneme karşı yaşanmış bütün duyguları, duruşları, mücadeleleri yok saymak anlamına gelmeliydi.

Beşir Hoca 23 yıldır Türkiye'yi yönetmekte olan AK Parti'nin kuruluşunda ve sonrasında ortaya konulan bütün siyasetinde bilimsel ve entelektüel yaklaşımıyla çok önemli katkılarda bulunmuş bir insan. Siyasette aktif olduğu dönemlerde adı her zaman AK Parti'nin bütün olumlu siyasetlerle özdeşleşmiştir: Siyasetin sosyoloji ile, alan araştırmalarıyla güçlü bağının tesisi ve korunması, insan hakları, demokratikleşme ve bilhassa demokratik açılım ve çözüm sürecinde çok önemli bir rol oynadı. Bir süre önce yayınlanan hatıratı dolayısıyla onun bu katkılarına burada bir daha değindik. Çözüm sürecinde elini taşın altına koyan yaklaşımı dolayısıyla birçok kesimin hedefi de oldu. Oysa bugün gelinen "Terörsüz Türkiye" ufku büyük ölçüde onun katkıda bulunduğu bir zeminde açılmıştır.