İsrail İran'a saldırarak Gazze batağından çıkmaya mı çalışıyor
İki yıla yakın bir süredir insanlığın bütün değerlerini, modern medeniyetin bütün iddialarını hiçe çevirerek Gazze'de soykırım uygulamakta olan İsrail'in İran'a yönelik "beklenen" saldırısı nihayet geldi. Bu saldırıyı "beklenen bir saldırı" haline getiren şey günlerdir, hatta aylardır İsrail'in İran'a saldıracağını duyurmuş olması, ama İsrail'in bu saldırısı Gazze'nin en önemli mesele olduğu bir dünyanın güç dilinde İran ve İsrail arasında dönen bir çatışma alanına ait bir saldırı değil. Zaten yıllardır İran'ı kendisine tehdit olarak görmekte olan (belki de İsrail'in karşısında kurulduğu günden beri kendisini bir büyük tehdit olarak lanse eden İran İslam Cumhuriyeti'nin söylemleri doğrultusunda) İsrail'in bu saldırısı başında Gazze gibi bir büyük ve gerçek sorun olan İsrail için bir bakıma dikkatleri başka yöne çekmekten başka bir anlama gelmiyor.
İran saldırısı İsrail'in sıkıştığı Gazze batağından çıkmak için sergilediği bir huruç hareketinden başka bir şey değil. Küçücük bir bölgede iki yıla yakın bir zamandır büyük silah, teknoloji ve güç avantajına rağmen paçavraya dönen İsrail ordusu ve istihbaratının moral toplamak için bir kolay hedef olarak İran'a saldırması 7 Ekim'den beri Gazze'ye karşı sürdürdüğü savaşın en önemli rutinlerinden biri haline gelmiş durumda. Hamas karşısında rezil rüsva olan İsrail ordusu ve İstihbaratı İran karşısında son derece başarılı operasyonlarla adeta İsrail efsanesini restore etmiş oluyor. Saatler öncesinden gelen yüz kadar uçağıyla yaptığı nokta atışlarla İran'ın Genel Kurmay Başkanı ve Devrim Muhafızları Komutanı ile birçok generalini ve Nükleer program uzmanını öldürmüş oldu. Bu saldırılar İran içindeki ciddi savunma zaaflarından ziyade İsrail istihbaratının muhteşem başarıları olarak kendisine büyük bir iade-i itibar yaptıracak olaylar.Tabii dikkatleri Gazze'den İran'a çevirmekle Gazze sahasında batırdıkları siyasi ittifaklarını da tekrar toparlamış oluyor İsrail. Çünkü Filistin konusunda İsrail'e karşı oluşmuş olan büyük uluslararası ittifak İran söz konusu olduğunda aynı sempatiyi göstermiyor ve İsrail'e adeta yeni bir kredi açmış oluyor.
Esasen ne Gazze'deki suçlarında ne de İran'a karşı savaşında İsrail'in sadece kendi gücüyle hareket etmediği malum. Ancak son zamanlarda Netanyahu ve Trump arasındaki gerilimler dolayısıyla, hatta Trump'ın İran'a yönelik olumlu mesajları dolayısıyla İsrail'in İran'la geriliminde yalnız kalmış olma ihtimaline önemli şans tanınıyordu. Oysa Trump'ın İsrail saldırısının ardından yaptığı açıklamalar İran'a karşı saldırganlığında da İsrail'in tek başına olmadığını gösterdi. "Saldırılar konusunda önceden bilgilendirildim, sürpriz yok; ancak ABD askeri olarak olayın içinde değil ve İran'ın yakında yeniden müzakere masasına dönmesini umuyoruz" diyerek olaya ilk tepkisini veren Trump bilahare saldırıyı "harika" olarak niteleyerek tamamen desteklediğini söylemekten de çekinmemiş. Kuşkusuz Trump'ın ABD ordusunun bu saldırıların içinde olmadığını söylemesi ardından İran'ı nükleer anlaşmalara geri dönmeye davet etmesi İsrail'in dağıttığını bir nebze toparlama işlemi. Neticede bütün bu yıkıcı gücüne ve saldırılarına rağmen İsrail'in İran'la topyekûn bir savaşa girme kapasitesi yok. İran'ın misilleme yapacak kapasitesine karşı bütün tedbirler alınmış olsa da İran'ın tamamen yok olması da hedeflenmiyor ve bu durumu dengelemek için ABD'nin kurucu rolünü sürdürmesi lazım. Bütün bu kaotik görünüme rağmen ABD'nin bölgede İsrail, Körfez ülkeleri, İran ve Türkiye arasında gözettiği bir denge var ve bu dengenin birinin tamamen yok edildiği bir neticeyle bozulmasını istemiyor. Bu denge bir şekilde ABD'ye bölgedeki statükoyu devam ettirmesini ve her durumda kendisinin kazançlı çıkmasını sağlıyor. İsrail topyekûn bir savaş istemiyor da İran maruz kaldığı bu saldırılara rağmen istiyor mu Elbette İran'ın da İsrail'e karşı böyle bir savaşı sürdürebilecek bir kapasitesi yok ama maruz kaldığı bu saldırıyı sineye çekmesi de iyice zor. Esasen kendi ülkesinin hava sahasında cirit atan İsrail savaş uçaklarına karşı hiçbir varlık gösteremeyen İran'ın İsrail'e karşı misilleme kapasitesi de bir merak konusu olmaktan bile çıkıyor. Buna rağmen İran efsanesinin Ortadoğu'daki denklemden bu şekilde çekilmesi ABD'nin kurucu dengeleri açısından kolay kabul edilir değil. İran'ın sakinleştirilmesi ve bir misilleme yapmaması için ikna edilmesi için yoğun diplomatik girişimlerin yapılması gerekecektir.