İslam Dünyası nasıl harekete geç(iril)ebilir
İsrail'in soykırımcı saldırganlığı bugün itibariyle 243. gününde. Her geçen gün alçaklık çıtasını daha da aşağıya çekerek duyanlara duymayanlara, bilenlere bilmeyenlere, görenlere görmeyenlere Siyonizmin insanlık için nasıl bir bela olduğunu duyuruyor, öğretiyor, gösteriyor. Siyonizm insanlığın başına bela bir ideoloji. Başka insanlara karşı hiçbir sorumluluk, hiçbir sevgi, merhamet ve diğerkâmlık duygusu taşımamaya dayalı ırkçı üstünlükçülüğünü artık görmeyen yok. Bu tehlikeli canavar durdurulmadığı takdirde onun bu saldırganlığından, şiddetinden herkes nasibini alacak ki, almaktadır. Tabii ki Siyonizm İsrail'den ibaret değil, hatta İsrail daha büyük Siyonist projenin sadece bir halkası. Bugün küresel düzeyde hegemonyasını yürütmekte olan ABD'nin dünyada tesis ettiği düzen hemen herkese dokunan, herkesten bir şeyler alıp götüren bir işgal düzeni. Bu düzenin altında hiç kimse malından, canından, dininden, aklından ve neslinden yana güvende değil. 7 Ekim'den beri ısrarla "dünyada işgal altında olmayan tek yer Gazze'dir" desek de, işgale karşı bu direnişinin bedelini canıyla, evinin yurdunun başına yıkılmasıyla ödüyor özgür Gazze halkı. Sözümona modernlik süslemeleri altında bize sunulan dünya düzeni özünde Siyonist bir düzendir ve insanları böylesi bir ikilemin içinde bırakır: Ya onurunuzdan, kişiliğinizden, özgürlüğünüzden, nesil ve akıl güvenliğinizden feragat ederek sunulan dar konfor alanında yaşayacak yani kula kul olacaksınız veya bunun dışına çıkarsanız başınıza gelecekleri Gazze örneğinde görebilirsiniz. Yirminci yüzyılda ortaya atılan ulusalcı yönetimlerin tamamı kendi halklarını belli kalıpların içine soktu, kişiliklerinden, akıllarından, özgürlüklerinden soyutladı. İnsanları kendileri olmaktan çıkartarak, kendilerine sunulan kimlik kalıplarının içine hapsetti ve birer puta dönüştürdüğü o kimlik hapishanelerinin duvarlarına taptırdı.Bugün Almanya'nın Almanya gibi hareket ettiğini kim söyleyebilir. Almanlar bir Kant'ı, bir Hegel'i, bir Goethe'yi, bir Heidegger'i ne kadar okuyup ne kadar anlayabiliyor Bir Alman ne kadar Alman gibi düşünüp Alman gibi hareket edebiliyor bugün Ya İslam dünyasında oynanan oyun bundan farklı mı Bugün 2 milyar nüfusuyla İslam dünyasının dünyada yaşananlara karşı, bizzat İslam'a ve Müslümanlara yönelik küstahça, aşağılayıcı ve yokedici saldırganlıklara karşı sergilediği etkisizliği anlaşılmaz bulanlar var. Oysa tuhaf bir yanı yok bunun ve nüfusla da açıklanabilir bir şey değil. Müslümanlar İslam'ın ilk dönemlerinde sayıları çok az olduğu halde bütün dünyayı değiştirecek bir irade, düzeni tesis edecek bir akıl ve mimari ortaya koyabildiler. Çünkü bir idiler ve mevcut nüfusu ortak bir hedefe, ideale ve siyasal beden uyumuna yöneltecek bir başları vardı. Bu kadar kalabalık bir nüfusa sahip Müslümanlar ortak bir beden bütünlüğünü hissedecek bir organizasyona kavuştuklarında karşılarında hiçbir güç duramayacaktır. Ama o noktaya kadar sayıları değil 2 milyar, 100 milyar olsa da durum değişmez. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin TBMM'deki grup toplantısında Gazze'de yaşananlara yönelik bütün dünyanın suskunluğuna isyanını bir kez daha ifade ederken İslam dünyasına yönelik sitemlerini de şu sözlerle ifade etti: ''Buradan İslam dünyasına da bir çift sözüm var. Ortak bir karar almak için neyi bekliyorsunuz. Şehit naaşlarını köpekler yiyor. İsrailli askerler mahremine giriyor. Bebeklerin boynu koparılıyor. Çadırlarda insanlar yakılıyor. Ne zaman kararlı bir duruş sergileyeceksiniz. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ne zaman Filistin kardeşlerini koruyacak. Allah bunun hesabını size hepimize sorar." İİT'nın elinde hiçbir kozun bulunmadığını, isterse hiçbir şey yapamayacağını kimse iddia edemez. Aslında kurucusu merhum Kral Faysal'ın onu kurma gerekçesi tam da buydu. Devasa nüfuslarıyla Müslümanlar tek bir devlet olamıyorsa bile, ki olmaları da gerekmiyor bunun için, en azından birçok konuda çok