İnananın mucizeye ihtiyacı olmaz elbet, ama

Elimizde bütün insanlara hidayet kaynağı olacak, bizzat her şeyi, hepimizi yaratan ve her an yaratmaya devam etmekte olan, aldığımız nefesin sahibi, vücudumuzun hâkimi yüce rabbimizin bize yol göstermek üzere göndermiş olduğu bir Kitap varken ona kayıtsız kalmayı akla, izana sığdırmak zor. Bu kayıtsızlık belki iman etmemekten, belki bilmemekten, belki de bildiği halde hakkında kuşkulara düşmüş olmaktan Her şeye kadir olduğunda hiç kuşku olmayan Allah'ın istese bütün insanları tek bir din, anlayış, meşrep üzere yaratmaya da kadir olduğunda da şüphe yok. Ama o zaman insan değil melek veya başka şey olurduk. İnsan olma emaneti dağa, taşa, bütün varlıklara teklif edilmiş de bir tek insan bu yüke talip olmuş. Kendi talip olmuş. İnsan olmanın çekebileceği bütün imtihanlarla birlikte, insan olmanın getirdiği bütün imkanlarla birlikteBilim aracılığıyla kendi yaratılışımızın sırlarına erdikçe gördüğümüz şey sadece mükemmellik, ihtişam. Atomun altında da üstünde de mükemmel bir dizayn, kusursuzca işleyen bir nizam ve intizam. Hücrede de organda da bunların hepsinin birleşip oluşturduğu organik bünyenin tamamında da. Nihayetinde bu bünyenin yer aldığı bütün kâinatta aynı nizam ve intizamı görüyoruz. Çıplak gözle de farklı gözlem araç ve teknikleriyle de baktığımızda şahit olduğumuz her detayın, her bağlantının bizi hayret içinde bırakmaması mümkün değil. Her yerde ve her şeyde gördüğümüz imzanın da artık tanıdık gelmemesi mümkün değil.Kur'an'a da aslında yalın kulak dinlediğimizde de farklı bakışlarla bakıldığında da aynı imzayı görüyoruz: Her şeyi en ince detaylarıyla bilen ve düzenleyen yaratıcının kelamdaki imzası. Kur'an şiir ve belagat konusunda olabildiğince iddialı bir kavme en güzel söz olarak karşı konulamayan bir cazibeyle mucizesini gösterdi, insanları aciz bıraktı.Kur'an'ın bu i'cazı Arapça bilmeyenlerin hemen ilk elde hissedemeyecekleri bir olay. Üstelik Arapça bilenlerin bile okuya okuya anlamını rutinleştirip mucize boyutunu aynı heyecanla hissedemedikleri bir konu haline gelmiştir. Oysa Kur'an'ın mucize olma iddiası ne eskiyecek ne de geçerliliğini yitirecek bir mevzudur.Bugün Kur'an metni üzerinde yapılan yeni incelemeler, ancak yeni bilgilerle keşfedilebilen metin özelliklerini ortaya çıkarıyor. Günümüzün revaçta bilgisi ve mahareti matematik ve Kur'an'ın kendi mucizesini matematik üzerinden izhar etmesine şahit olabiliyoruz. O konuda daha önce isimlerini zikrettiklerimden Zeynelmennavi, mesela, Kur'an'ın secde ayetlerinin Kur'an'daki surelerdeki yerleşimleri arasında kelime, harf, ayet ve sure sayıları arasında hiçbir şekilde itiraz edilemeyecek tutarlı bağlantılar koyuyor ortaya. Kitabının adını tam da bu yüzden "secde eden harfler" koymuş.Düşünün bir, 23 yıl gibi bir zaman dilimi içinde, gelişen olaylarla diyalojik bir etkileşim görünümü içinde inmiş ayetler içinde seçilen kelimelerin, harflerin her biri bir metin içinde mükemmel bir oran ve dizayn içinde yerlerini alıyor. Gün (yevm) kelimesinin 365 defa, ay (şahr) kelimesinin 12 defa, sene kelimesinin 19 defa geçmesi gibi, erkek ve kadın hayat ve ölüm, melek ve şeytan, dünya ve ahiret kavramlarının 23 yıl içinde olaylarla diyalog halinde inmiş bir metinde eşit sayıda yer alması belki birilerine yine tesadüf gibi gelebilir. Yaratılışımızdaki muhteşem uyumu tesadüf olarak gören onu da öyle görebilir.Kur'an'daki surelerin dizilimi içinde asıl dikkat çeken bir boyut var ki, açıkçası buna dikkatimi ilk çeken Prof. Sami al-Arian olmuştu ki, Kur'an'da matematiksel bağlantılar bulmaya karşı ciddi bir önyargıyla karşıladım ilk etapta. Ancak gösterdiği matematiksel ilişki gözardı edebileceğim bir şey değildi. 114 sureden oluşan Kur'an'da 6236 ayet yer alır. Bu 114 surenin ayet sayısı tek olanları 54, çift olanları da 60 adetlik iki küme oluştururken ilk kümenin içinde ayet sayısı ile sure sırası tek olanlar 27, ayet sayısı tek sıra sayısı çift olanlar da 27 olarak bir