İktidar seçkinlerinin demir kubbesini delen bir Hintli Müslüman

Dünya ekonomisinin, medyasının hatta sisteminin merkezi olan şehirde, New York'ta geçtiğimiz günlerde yapılan Belediye Başkanlığı seçiminin sonucunun sadece bu şehrin sınırlarında kalmadığı çok açık.

Daha önemlisi bu sonuçlar dünyanın başka yerlerindeki gelişmelerin etkilerinden bağımsız olarak ortaya çıkmış da değil.

Küreselleşmenin sihirli diyalektiği karşımıza, küresel düzenin karşısına hiç umulmadık bir sonuç çıkarmıştır. Bu sonuçlar kuşkusuz birçok bakımdan çok daha enteresan gelişmelerin de habercisidir. Dünyayı izlemeye devam edelim, daha neler olacak neler.

Zohran Mamdani ABD'nin klasik siyasi rekabet ortamının çok dışında bir bağlamda, çok farklı bir kampanyayla sonuca gitti. Seçim kampanyası boyunca Trumpçı sağın, Siyonist lobinin, finans ve medya baronlarının iç içe geçtiği bir sistemle savaştı.

Meşhur ABD'li sosyolog C. Wright Mills'in ABD siyasetini bloke etmiş olduğundan bahsettiği meşhur iktidar elitlerinin mevcut güncel oligarşisine karşı çalıştı. Bu blok soykırımcı işgalci İsrail semaları üzerindeki meşhur Demir Kubbe savunmasını andıran bir geçirmezliğe sahip. Mamdani bu demir kubbeyi deldi geçti.

Bu seçim zaferiyle adeta 7 Ekim'de İsrail'in efsanevi savunma hatlarını delip geçen başarıyı New York'taki Siyonist lobilere karşı tekrarlamış oldu.


ABD SEÇİMLERİNDE SİYONİSTLERE KARŞI VİCDAN AÇILIMI

Mamdani'nin seçim başarısının 7 Ekim olayının bir tekrarı gibi görülmesi biraz da Trump'ın veya Siyonist çevrelerinin bakışının bir sonucu. Baştan beri kampanyada onu Hamas'la, anti-semitizmle onlar özdeşleştirmeye çalıştı. Mamdani de bu bakış açısına karşı asla bir savunmaya girmedi. Bilakis Netenyahu New York'a ayak bastığı taktirde işlediği savaş suçları dolayısıyla tutuklanması gerektiğini söyleyerek bu özdeşleştirmeye karşı restini çekmekten çekinmedi.

Bir New York belediye başkanı olarak Netanyahu'yu tutuklamaya yetkisi olup olmadığı tartışması bu bağlamda gereksiz ve münasebetsiz bir tartışma. Önemli olan onun bu tartışmaya cevabıdır. Diğer adayların hepsinin seçildikleri taktirde ilk ziyaretlerini İsrail'e yapacaklarını açıklamalarına karşı kendisi böyle bir ziyareti yapmayacağını söylemesi başlı başına büyük bir devrim sayılırdı. Şimdiye kadar ABD siyasetinin rehin tutulduğu Siyonist söylemlere ve teamüllere karşı korku ve rüşvet duvarını yıkan bir tavır.

Uzun yıllar boyunca Batı'da, özellikle ABD'de, İsrail politikalarını eleştirmekle "antisemit" olmak arasında neredeyse bir özdeşlik kurulmuştur. Bu denklem, medya, akademi ve siyaset üzerinde güçlü bir otosansür yaratmıştır. Siyonist lobi, "Holokost'un ahlaki mirası"nı bir dokunulmazlık zırhına çevirmişti: İsrail'in işgal politikalarını sorgulamak bile "nefret söylemi" olarak damgalanabiliyordu.

Mamdani'nin yaptığı şey, tam da bu zırhı korkmadan delmekti. Filistin bayrağını mitinglerinde taşıdı, Gazze'yi insani bir mesele olarak konuştu, Netanyahu'yu savaş suçlarından sorumlu tuttu ve günün sonunda seçmenler onu cezalandırmak yerine tam da bu tutumu dolayısıyla ödüllendirdi. Bu, artık Amerika'da İsrail eleştirisinin meşru bir vicdan pozisyonu haline gelmeye başladığının göstergesi.


SİYONİZM ELEŞTİRİSİNİN NORMALLEŞMESİ

Böylece Mamdani'nin zaferi sadece kendi şahsının seçilmesiyle sınırlı kalmamış oluyor, ABD siyaset kültüründe de yepyeni bir ufkun açıldığını da gösteriyor ve bu da önümüzdeki yıllarda etkisini çok daha derin bir şekilde göreceğimiz bir değişimin habercisi demek. Siyonizm eleştirisinin normalleşmesi ve Siyonizme rüşvet vermeden, ona boyun eğmeden de siyaset yapılabileceğinin gösterilmesi, hayal bile edilebilecek bir şey değildi. Trump bunu fark etmiş bunu söylemişti aslında.

"Siyonizm eleştirisinin normalleşmesi"nin arkasında güçlü bir kuşak değişimi var. Genç Amerikalılar -özellikle de göçmen kökenliler, siyahiler, Hispanikler ve üniversiteli beyaz solcular- artık Filistin meselesini "öteki bir çatışma" değil, adalet ve eşitlik mücadelesinin uzantısı olarak görüyorlar.

Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Değerlidir) hareketiyle başlayan ırksal adalet bilinci, Gazze'deki ölümler karşısında da aynı duyarlılıkla tepki veriyor. Mamdani'nin dili bu kuşağın diliyle örtüşüyor: "Filistin için adalet" demek, onlar için "insanlık için adalet" demek. Böylece Siyonizm eleştirisi, kimlik çatışmasından ahlaki dayanışmaya evriliyor.