Halid bin Velid'in gittiği ve gösterdiği yoldan, Diyarbakır

Gazze ve Aksa Tufanı ufkunda yeni sosyolojiyi gençlerle konuşmak üzere Diyarbakır'dayız. Gençlik ve Spor Bakanlığının düzenlediği kampta gençlerin Gazze konusunda ne kadar hassas olduklarına şahit olmanın saadetini yaşıyoruz.Gençler kamp dolayısıyla Diyarbakır'a gelmişken şehri fetheden Halid bin Velid ve burada yatan şehit sahabeler dolayısıyla Diyarbakır'ın farklı bir yüzü ve tarihiyle ister istemez tanışmış oluyorlar.Aslında Diyarbakır'a gelenin ilk görmesi gereken yanıdır bu İslam şehrinin. Diyarbakır İslam'la daha miladi 639 yılında yani Malazgirt'ten 432 yıl önce İslam'la şereflenmiş bir şehir. Bugün şehre başka türlü bir tarih yazmaya çalışanların gözden uzaklaştırmaya çalıştıkları bir gerçektir bu. Şehrin surlarında Mekke ve Medine'den sonra en fazla sahabe naaşı yatmaktadır. Anadolu'nun bir İslam yurdu haline gelmeye başlaması bu tarihten itibaren Diyarbakır kapısından başlamıştır ve bugün yine bir İslam diyarı olmaktan çıkarılmaya çalışılmasında da bu kapı kullanılmaya çalışılmaktadır. Üstelik ismi Kudüs ile özdeşleşmiş, Haçlılara karşı İslam birliğini yeniden tesis ederek Kudüs'ü fethetmiş olan Kürt Selahaddin Eyyubi'nin torunlarına bunu yaptırmaya çalışıyorlar. Gazze'de soykırım yapan İsrail'in Siyonist projesi için, Nil'den Fırat'a kurulacak Siyonist yapı için Kürtleri hizmetçi bir nüfus olarak hazırlamaya çalışıyorlar. Gariban genç Kürtleri de "kimliklerine sahip çıkmak" adına bu vazifeye ölesiye gönüllü olarak koşturuyorlar.Bu koşturmaca içinde Diyarbakır'a da özel bir rol yüklemiş oluyorlar. Oysa Diyarbakır'ın özüne gidildiğinde ilk görülecek olan şey İslam'ın kapısı olması, ilk görülecek kişi de Halid bin Velid.Doğrusu büyük tevafuk. Halid bin Velid'le tanıştığınızda tabii ki onu sadece Diyarbakır'ın dolayısıyla Anadolu'nun fatihi olma vasfıyla kalmıyorsunuz. Hatta onun bütün fetihlerini inanılması gerçekten zor bir seri hikayeler bütünü olarak tanımakla da kalmıyorsunuz. Elhak, sadece Müslüman olduktan sonra kumanda ederek katıldığı savaşların sayısı 62 olarak geçiyor kayıtlarda. Hepsinin ayrı bir hikayesi, ayrı bir planı, uygulaması ve tecrübesi var. Medine'den yola çıkıyor, kâh Şam'da, kâh Irak'ta kâh Körfez taraflarında kah Fırat'ın doğusunda, Diyarbakır'da ve başka yerlerde. Önceleri üç yıl boyunca bizzat Hz. Peygamber'den gelen emirlerle, sonra başkumandanlık görevinde Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'den gelen talimatlarla seferden sefere koşuyor ve girdiği bütün savaşları kazanıyor. Denilebilir ki tarihin hiçbir döneminde bu kadar hızlı ve gerçekleştiği yerde kalıcı bir yayılması olmamıştır hiçbir yönetimin. Halid bin Velid'in fethettiği her yerde bilahare İslam'ın bütün kuralları, şehir ve medeniyet hedefleri de kalıcı hale getirilerek uygulanmış ve o toprakların hepsi halen İslam toprakları olarak duruyor.Halid bin Velid'i hatırlamamızı gerektiren şeyse bana göre bu kumandanlıkları ve savaş kahramanlıkları değil. Genellikle bu yanıyla hatırlanır, oysa onun asıl daha büyük kahramanlığı onun kendi nefsiyle mücadelesinde yatar.Herşeyden önce onu Müslüman olma şeklinde muhteşem, destansı bir kahramanlık vardır. Müslüman olmadan önce Hz. Peygamber'e karşı Kureyş düşmanlığının şahinlerinden ve öncülerindendir. Müslümanlara karşı yürütülecek her türlü düşmanlıkta en şahin görüşleri öne süren ve hepsinde fiilen yer alan kişidir. Müslümanların Uhud'da yenilmesini sağlamış, bu sayede Kureyş'in kahramanı ve önde gelen, gözde liderlerinden biri haline gelmiştir.Diğer yandan Kur'an-ı Kerim'de bizzat çok gurur duyduğu ve kendisine Araplar arasında şan ve şeref kazandıran babası Velid b. Muğire hakkında öyle bir sure vardır ki, İslam'dan ve Müslümanlardan hayat boyu nefret etmesini gerektirecek telafi edilmez bir sebeptir. O sure orada durdukça Müslümanlar onu okumakta ve babası hakkında kötü düşünecek kötü söyleyeceklerdir.Bütün bunlara rağmen kendi kardeşi kendisinden çok önce Müslüman olmuş, kendisine göre büyük bir gaflet ve dalalete düşmüştür. Ama tam bu noktada, Halid en güçlü olduğu, Kureyş nezdinde en muteber olduğu, Kureyş'in de henüz mağlup görünmediği bir ortamda yaptığı sorgulamalarla İslam'ın hakikatine şahit oluyor ve Müslüman olmaya karar veriyor. Bana göre bu başlıbaşına Halid b. Velid'i girdiği savaşlardan daha da büyük bir kahraman kılan bir boyut.