Gazze penceresinden Amerikan üniversitesinin hazin durumu
İsrail'in Gazze'de soykırım boyutlarına varan barbarca saldırılarına ABD'de Biden yönetiminin verdiği koşulsuz desteğe en büyük itiraz, her gün farklı zeminlerde protestolar düzenleyen ABD halkından geliyor. Aslında Aksa Tufanı ABD halkına vergilerinin nereye gittiğine dair skandal boyutlarındaki gerçekleri de gün yüzüne çıkarmış oldu. Geçtiğimiz yıllarda tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle baş başa kalan ABD'nin İsrail'e her yıl akıttığı yardımların boyutları bilinmeyen bir sır değildi ama, İsrail'in soykırımcı saldırganlığı karşısında iyice göze batmaya başladı. 7 Ekim'den çok öncelerinden itibaren zaten başlamış olan bir uyanış konusuydu aslında ABD'nin İsrail politikalarına karşı. Bu politikalarda sergilediği aşırı istisnacılık. Bu istisnacılık bir şekilde Yahudilerin yaşama veya kendilerini savunma hakkı adına tolere edilebiliyordu. Ancak kendini savunmak için on bine yakın bebeğin-çocuğun öldürülmesini hiçbir akıl anlayamaz hiçbir vicdan kabul edemez. Bu kadar çocuk-bebek ölümü karşısında ateşkes bile isteyememek bir yana, ateşkes isteklerini de reddeden ABD, İsrail'e apaçık işgalci saldırganlığı ve haksızlığına tonlarca para ve silah akıtarak destek vermeye devam ediyor. Kendi vergileriyle bu suçların işlendiğini gören ABD halkı Biden'ı ortaya çıkıp konuştuğu veya göründüğü her yerde protesto ediyor. Tren istasyonlarında, uçaklarda, sokaklarda, Beyaz Saray'ın önünde. En son bir kilise ziyaretinde karşılaştığı protestoyu muhtemelen Biden da beklemiyordu ama bu da oldu. Protestocular konuşmak için kürsüye çıkan Biden'ı İsrail'e verdiği destek dolayısıyla dakikalarca protesto ederek "hemen şimdi ateşkes" çağrısında bulundular.İsrail'in vahşi saldırganlığının yol açtığı korkunç sonuçlar bütün dünyanın gözü önünde cereyan ederken bu cani barbarlığı eleştirmeyi veya protesto etmeyi anti-semitizm olarak nitelemesi akla ziyan bir şey olmalı. Semitizm çocukları öldürmekse bırakın herkes anti-semit olsun. Semitizm okulları, mabetleri, hastaneleri, çocuk doğum kliniklerini bombalayıp canice öldürmekse kimsenin anti-semit olmasını engelleyemezsiniz. Aslında böyle bir anda anti-semitizm ithamına bir savunma argümanı olarak başvurmak inanılması zor, akla ziyan bir pişkinlik. Politikacıların artık bu argümana başvurmaları çok zor oluyor ama gel gör ki Amerika'daki efsanevi üniversitelerde hala bu argüman her yerden daha fazla geçiyor. Geçiyor, çünkü üniversitelerin yönetiminde şimdiye kadar kendini çok iyi gizlemiş son derece baskıcı bir faşizan iktidar var. Hem bu faşizan iktidar hem de bu iktidarın hangi yollarla gizlenebildiği yine Aksa Tufanı'nın artçı dalgalarıyla kendini göstermiş oldu.Filistinlilerle dayanışma gösterisi düzenleyen üniversite öğrencilerinin okul yönetimleri tarafından engellenmeye çalışılıyor. Fikir, düşünce ve ifade özgürlüğünün yuvaları olarak pohpohlanan Amerikan üniversitelerinde özgürlüğün sınırının Siyonizm olduğu böylece bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış oldu. Bu konuda öğrencilerine ve akademisyenlerine kendisinden beklenen baskıyı yapmadığı ve protestoları (anti-semitik ifadeleri)engellemediği suçlamalarıyla ülkenin en eski ve en prestijli üniversitelerinden Pennsylvania, Harvard ve MIT rektörleri Kongre'de ifade vermek zorunda kalmışlardı. Bu sorgulamanın yanısıra İsrail yanlısı bağışçılar UPenn'e verdikleri 100 milyon dolarlık bağışı kesmekle tehdit edince rektör istifa etmek zorunda kalmıştı. Geçtiğimiz günlerde ilk baskılara üniversite özerkliği, ifade özgürlüğü adına direnme yolunu seçen Harvard Üniversitesi Rektörü Caludine Gay de gelen başka bir baskı dalgasına dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldı. Yeni gelen baskı dalgası Gay'i anti-semitistlikle suçlayanından