Bayramı hak etmek veya idrak etmek
Bugün Gazze'dekiler hiçbir şey kaybetmiyor, bilakis sergiledikleri emsalsiz asalet ve istikamet sayesinde dünyanın en kazançlı insanları. Onurlarıyla, özgürlükleriyle, zalime boyun eğmeyen onurlu duruşlarıyla ölerek de olsa kazanıyorlar. O yüzden onca yıkımın arasında, onca şehidin ardından en büyük bayram coşkusunu Gazzelilerin yaşıyor ve sergiliyor olması onların bu işin manasını en derinden kavrayan insanlar olduklarını gösteriyor.
Ölüm hak, eninde sonunda her nefis ölümü tadıyor zaten. Bunu en anlamlı şekilde karşılıyor oldukları için hayatlarının tamamını anlamlandıran bir duruşla tamamladıkları için onlar belki bayramı da herkesten daha iyi idrak ediyorlar. Çünkü bayram her şeyden önce ve her halükârda Allah'a şükretme nimetini idrak edebilmekle ilgili bir şuur seviyesidir. Hepimizin Allah'a ait olduğumuz ve hepimizin nihayetinde öyle veya böyle Allah'a dönecek olduğunu bildiğine göre, bilerek, isteyerek, gönüllü olarak canlarını ve mallarını Allah'a satanlardan daha kârlısı kim olabilir Gazzeliler ve hayatlarını doğru yaşayanlar için, başlarına gelen hiçbir musibeti kendilerini Allah'a ibadetten, ona daha fazla yaklaşmaktan, onu daha fazla hissetmekten alıkoymaz. O yüzden Gazzeliler bu 500 günlük imtihanlarında bütün dünyaya bu şuuru bütün derinliğiyle, güzelliğiyle ve sahihliğiyle gösterdiler. Bayram onların hakkı, ama onlar bunu aynı zamanda kendilerine her durumda Allah'a şükredilebileceğini göstererek kutluyorlar. İkincisi, onların kendi çektikleri bu acıları bu şekilde karşılamaları onların büyüklüğü, ama "bizim onların çektiği acılara rağmen bayram yapmamız doğru mu" sorusuna gelir. Aynı noktaya geri dönüyoruz buradan. Bayramı tam da dünyevi anlamda bir eğlence, bir tatil, bencilce bir hazcılığın vesilesi olarak görenlerin algısından çıkmak gerekiyor. Tabi 9 güne çıkan bir resmi bayram tatili dolayısıyla birçok insan için bu zaman gerçekten tam da bu anlama geliyor olabilir. Bu zamanı o şekilde harcayanlar Ramazan'ı nasıl yaşamış olabilirler acabaBir ayettir bayram. Bütün ayetler gibi kalp gözünün ve kalp kulağının açık olmasını gerektirir. Bayramı bir tatil haline getiren zihniyete teslim olunca bu ayet ne görülür ne duyulur. Bir ayet okunurken kulak verip huşu ile dinlemek; bir ayet zuhur edince iki gözü dört açıp bakmak gerek.