Neticede dünya medeniyetlerinin kökenini Türklere bağlayan meşhur Türk Tarih Tezi bu kongrede görücüye çıkmış olacaktır. Bu teze göre Türkler M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1200 yılları arasında kuraklık nedeniyle Orta Asya'dan göç ederek Akdeniz havzasındaki medeniyetleri kuran brakisefal alpin kafalı üstün aryan ırkının atalarıydı. Anadolu'da Etiler, İtalya'da Etrüskler, Avrupa'da Keltler Türk'tü. Bu tezi bilahare bütün dillerin de kökeninin Türkçe olduğu Güneş Dil Teorisi takip edecektir.
Yani Batılılaşıyoruz, özümüzden kopuyoruz diyenlere bir büyük tarih şuuru tesellisi: Batılılar da zaten Türk'tür. Onlar bize yani asıllarına gelmiyorsa biz onlardaki aslımıza gideriz. Biraz yeniden tarih yazmak, dünya gerçekliğini sadece söylemle inşa etmek gibi bir şey ama zaten öyle değil miydi kurucu ilke: Tarih yazmak tarih yapmak kadar önemli, hatta ondan da daha önemlidir. Kongreye birçok bilim adamı, tarihçi, antropolog ve siyasetçi katılmıştır. Mustafa Kemal de locadan bütün konuşulanları izlemektedir. Manevi kızı Afet İnan henüz 24 yaşında bir tarih öğretmenidir ama ilk tebliği sunma imtiyazı ona ait olacaktır. Bu imtiyaz aslında öne sürdüğü fikirlerin tamamen Ebedi Şef'e ait olduğunun bilinmesinden geliyordu. Konuşmasında Orta Asya halklarının hepsinin de Türk olduğunu anlattıktan sonra Türklerin ırk özelliklerine dair de oldukça iddialı ifadelerde bulunur. Mesela:"Türk çocukları biliyor ve bildirecektir ki onlar 400 çadırlı bir aşiretten değil, on binlerce yıllık, âri, medeni, yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir...Bu mukaddes yurdun öz varisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yılmaz harisi, o büyük, yüksek, asil Türk kavminin bugünkü genç ve dinç çocuklarıdır, biziz!" (Birinci Türk Tarih Kongresi: Konferanslar-Müzakere Zabıtları)
Burada Türklüğün kökenini âri ırka bağlayan ifadeler neredeyse Türklüğün bilinen bütün kökenini değiştiren oldukça cüretkâr bir girişimin ifadeleri. Karşısında Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Yusuf Akçura, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Mükrimin Halil Yınanç, Vasıf Çınar, Yusuf Ziya Özer gibi yaşını başını almış ve Türk tarihi konusunda en uzman isimlerin bulunduğu bir ortamda 24 yaşındaki bir tarih öğretmeninin bu cüretkarlıkta bu kadar büyük laflar etmesi, üzerinde ayrıca durulacak bir husus. Buradaki iletişimde İnan'ın bu haliyle diğerlerine nazaran daha "karar verici" bir otorite olarak konuşuyor olması önemlidir. Resmi görüşün sözcüsü olarak bu otoritenin Türkçülükten anladığının ne olduğu ise DTCF'ndeki antropolojik çalışmaları kapsamında Türk ırkını tespit için yaptığı kafatası incelemelerinde iyice belirginleşecektir.
4