Afganistan şaşırtmaya devam ediyor

Afganistan ziyaretimden sonra izlenimlerimi aktardığım yazılarda 2 buçuk yıl önce yirmi yıl kıran kırana bir mücadele verdiği dünyanın süper gücünü ülkesinden kovduktan sonra yönetimi devralan Taliban'ın Afganistan'da bir devr-i sabık peşinde koşmadığını söyledim. Bunun ise aslında yıllardır Batılı medyada Taliban hakkında oluşturulmaya çalışılan bütün algı ve beklentileri altüst edecek bir durum ortaya koyduğunu da ekledik. Bu sözlerimizin insanlarda oluşturduğu şaşkınlığı, yazılarıma gelen tepkilerden çok net bir biçimde izleme fırsatım oldu.Gerçekten Taliban hakkında nasıl bir algı oluşturulduysa, bunlar iktidara gelir gelmez şimdiye kadar kanı en kolay biçimde dökülen kavimlerden biri olan Afgan halkının kanını sular seller gibi dökeceği bekleniyordu. 400 bin ölüme yol açmış işgal günlerinde işgalcilerle işbirliği yapmış eski rejimin bütün kalıntılarından tek tek hesap sorularak belki hiç mahkeme bile edilmeden katliamlar yapılacağı beklentisi.Bu beklentiyi aslında işgalciler Afganistan'ı terk etmeden hemen önce o kadar güçlü bir biçimde oluşturdular ki, ülkeyi terk eden son işgalci uçaklarının tekerlerine, kanatlarına tutunan insanlar, hareket etmiş uçağın peşinden can havliyle koşuşan insanlar görüntüsü zihinlere kazındı.Aslında yıllardır DAEŞ gibi gerçekten terör örgütlerinin marifetiyle üretilen canilik algıları olduğu gibi Taliban'ı da yüklenmek istendi. DAEŞ'in ölçüsüz, kuralsız, şeriatsız şiddetinin İslam'la hiçbir ilgisinin olmadığını, bunun bizzat kendi elleriyle ürettikleri bir sanayi işi olduğunu bilen biliyor tabi.Tabi bu algıyı oluşturan bir başka beklenti de Batı'da veya Doğu'da yaşanan bütün sözümona devrimlerin veya rejim değişikliklerinin devr-i sabık yaratmadan gerçekleşmediğine dair alışıldık tecrübeler. Hangi devrimi ele alırsanız alın "kellelerin götürülmesi"nin sürecin kaçınılmaz bir rutini gibi yaşandığını görürsünüz. Fransız Devrimi, Ekim 1917 Bolşevik Devrimi veya İran Devriminin ardından mahkemeli veya mahkemesiz kurulan idam sehpalarından, işletilen giyotinlerden eski rejimin bütün iltisaklı şahısları nasiplerini almışlardır. Eskileri yemek yetmez, devrim kendi evlatlarını da yer.Devrimler birer iktidar değişikliği şeklinde yaşanmıştır aslında ve bu haliyle hiçbirinde gerçek bir devrim boyutu olmamıştır. Bir ırkın başka bir ırka karşı, bir etnik grubun başka bir etnik gruba karşı, bir ekonomik sınıfın başka bir ekonomik sınıfa karşı, bir silahlı örgütün başka bir silahlı örgüte karşı sağladığı üstünlüğün hiçbir tarafında devrim olmaz. Gerçek devrim görmek istiyorsanız can düşmanlarından kendine dostlarkardeşler edinen, bu dostları da kendine "ashap" kılan Peygamber efendimizin gönül devrimine bakacaksınız. Gerçek devrim odur. Oradan çıkarsanabilecek bir dostluk siyasetidir, kendi düşmanlarınızı bile çağrınızda, yaklaşımınızda, davranışınızda ihya edebilecek bir yaklaşım.Taliban'ın yöneticileri devr-i sabık yaratmama ve herkesi affetme konusunda sergiledikleri tavrı tamamen Peygamber'in sünnetine tabi olmanın doğal bir gereği olarak gördüklerini söylüyorlar. Peygamber Mekke'yi fethederken nasıl intikam peşinde koşmadıysa, nasıl herkesi affettiyse o. Sonradan kurulan kabinede Savunma Bakanlığı görevini üstlenen, Taliban Kurucusu Molla Ömer'in 30 yaşlarındaki oğlu Mevlevi Muhammed Yakup Mücahid Kabil'e giren Taliban yöneticilerine talimat olarak Mekke'nin fethinde Peygamber'in verdiği talimatın aynısını vermiş: "Evini kapatıp içeriye sığınanlara ilişilmeyecek, af dileyen af edilecek, silahla karşı koymayan hiç kimseye dokunulmayacak, boş evlere girilip asla yağma yapılmayacak"Bu şartlara da sonuna kadar uyulmuş. Katliam ve yağma korkusu kısa sürede herkesten gitmiş ve aslında Taliban sonrasında beklenen kitlesel Afgan göçü yaşanmamış.Başka türlü olsa, yani tam da beklenen ve korkulan gibi olsaymış bugün karşılaştığımız Afgan düzensiz göçmenlerin belki on katıyla karşı karşıya kalabilirdik. O yüzden aslında Taliban birçok ülkenin mustarip olduğu düzensiz göç konusunda ciddi bir hizmet de vermiş oluyor, ama bunu sırf insanlar göç etmesin diye yapmadığı çok açık. Onları motive eden tek şey İslam'ın gereklerine, ahlakına uymak, özünde Müslüman olan Afgan halkını İslam'a daha da ısındırmak.Genel