ABD tuzağı kurmuş, İsrail vurmuş: Siyonist alçaklıkta yeni bir rekor denemesi

7Ekim'den beri kudurmuş köpek gibi sağa sola saldıran İsrail'in çiğnemediği hukuk kuralı, bozmadığı anlaşma, ihlal etmediği insani ilke, işlemediği insanlık suçu kalmadı. Ama sanki bu konuda bir yaratıcılık peşinde, her gün bir rekor denemesi yapmaya çalışıyor gibi. Hastanelerin bombalanması, çocukların katledilmesi, gazetecilerin art arda hedef gözetilerek öldürülmesi, sağlık görevlileri, öğretmenler ve öğrencilerin topluca katledilmesi, insanların aç bırakılarak ölüme mahkûm edilmesi, açlıktan ölmek üzere olan insanların kendilerine zar zor ulaşan yardımları almak isterken sırada bombalanarak ve keskin nişancılarla hedef gözetilerek öldürülmesi…

Bütün bunların her birisi diğerinden daha düşünülemez insani kırmızı çizgiler. Dünyanın en canavar, insanlık dışı gücü bunlardan hangisini yapmaya cesaret edebilir diye sorabileceğimiz her şeyi yaptı İsrail. Bütün bu yaptıklarını ise dünyanın süper gücü ABD'nin sınırsız desteğiyle yapıyor olması dolayısıyla onu durduracak bir güç de ortaya çıkmıyor. Dünyanın vicdanını, hukukunu, düzenini esir almış bir gücün kasvetini ve insanlık onurunu ayaklar altına alan kibrini ve küstahlığını dünyada insan olan herkes hissediyor. Çağımızın egemen iktidarı karşısında nasıl çaresiz bırakılmış olduğumuzu gören bütün eleştirel hareketler bugün dünyanın insanlık dışı hegemon düzeninin karşısında Filistin'in, Gazze'nin, Hamas'ın bir özgürlük meşalesi olarak önlerine düştüğünü görüyorlar. Gazze bugün özgürlük arzusunun, talebinin ve mücadelesinin anahtar kelimesi haline

gelmiş durumda.

Küresel Kararlılık (Sumud) filosu dünyanın bu ceberrut düzenine karşı harekete geçen bir vicdan ayaklanması, silahlı güce karşı olabildiğince sivil bir hareket. İspanya ve İtalya limanlarından yola çıkan gemilerin Tunus ayağına İsrail dün dronlarla saldırıya geçti. Çocukların, sivillerin bombalanarak katledilmesine, aç bırakılarak öldürülmesine karşı salt bir vicdan hareketi olarak yardıma koşmuş sivil insanlara saldırmayı göze alan bir tehlikedir İsrail. Tam da "Bunu da mı yaptı!" dediğimiz saatlerde Katar'da Trump'ın ateşkes için önerilerini tartışmak üzere bir araya gelmiş olan Hamas'ın müzakere heyetini hedef alan İsrail saldırısının gerçekleştiği haberi düştü.

Böylece şimdiye kadar İsrail'in saldırdığı ülkeler listesine iki günde iki ülke daha düşmüş oldu. İsrail'e mesafesine bakıldığında hiçbir güvenlik riski oluşturmayan Tunus'ta demirli gemileri tamamen sivil bir içerikle yola çıkmadan bombalayan İsrail bu sefer kendisiyle müzakere edecek ekibi de Doha'da bombalamış oldu.

Doha ki, sürecin en başından beri arabuluculuk sürecini yöneten bilge liderliğinin başkenti. Daha önce Hamas'ın siyasi lideri İsmail Heniye'ye suikast düzenleyerek şehit eden İsrail bunu zaten düşman olarak gördüğü ve bir soğuk savaş içinde olduğu İran'da yapmıştı. Tabii ki bu da asla normal değildi, İsrail'in kural tanımazlık seviyesinde sadece biraz daha alçak bir çıtaydı. Katar'daki müzakere heyetine saldırısı ise İsrail'in hiçbir sözüne güvenilemeyeceğini gösterdiği gibi onu koruyup kollayan ABD'ye de aynı şekilde hiçbir vaadine itimat edilemeyeceğini bir kez daha göstermiş oluyor. Hatta bu alçakça saldırının ABD'nin ateşkes için önerisinin görüşüldüğü esnada ABD'nin onayı alınarak yapıldığına göre, ortada kalleşçe bir tuzak var ve bu tuzakta ABD ile tam bir suç ortaklığı da ifşa olmuş oluyor.