2025'in ilk günü münasebetiyle, Allah'ın günlerinin dolaşımına şahit olmak
Yılları, ayları, haftaları, günleri, istikametimizi bulalım diye yaratan Allah'a şükürler olsun. İnsanlar arasında dolaştırdığı günleri, yılları üzerimizden akıp gidiyor.
Bu günlerin kalıcı olduğunu zanneden insanlar bu akışın ancak sarsıntılı, girdaplı, fırtınalı anlarında akışın farkına varıyorlar ama ne varış. İnsanın feleği şaşıyor. Bu günleri yaşadığı zulüm, baskı ve acılar dolayısıyla zor geçirenler için bu olağanüstü haller Allah'ın bu akan-değişen, el değiştiren günlerini bir umudun canlanışı olarak idrak ediyorlar. Sürdükleri saltanatın şımarttığı azgın kişilikleriyle, insanlara yaşattıkları zulümle, yaktıkları hayatlarla kendileri için yarattıkları suni aydınlığın hiç geçmeyeceğini zanneden zalimlerse nasıl bir inkılapla devrildiklerini görüverirler de felekleri şaşırır.
2025 yılına tam da günlerin kalıcı olduğuna dair şımarmış ve azmış insanlarla bu günlerin umutlarını körelttiği insanlar arasında bu günlerin dolaşımına şahit olduğumuz bir atmosferde giriyoruz.
7 Ekim 2023'te insanlığın yüzkarası bir Siyonist rejimin kendi normallerini bütün dünyaya kabul ettirerek, karanlığı aydınlık gibi gösterdiği bir anda insanlar arasında bir grup insanın kendilerini yakarak hakikatte karanlık neymiş, aydınlık neymiş bütün insanlara göstermiş oldu. Modern, aydınlanmış, demokratik Batılı veya Batılılaşmış dünyanın yüzündeki maskelerin indiği emsalsiz bir hamle olarak ortaya çıktı Gazzelilerin çıkışı. Hayat ile ölüm arasındaki mesafede insanlığın kaç defa ölebildiğini, kaç defa yerin dibine geçerek tükenebildiğini, ayaklar altına alınabildiğini gösterdi Gazze Mücahitleri. Ölümleriyle insanlara hayatı anlattılar, çocuklarının parçalanan cesetleriyle insanlara kendi sefaletlerinin dibini canlı canlı gösterdiler.
7 Ekim'den sonra başlayan bu süreçte dünya artık eski dünya olamazdı, olamadı. Çöken Siyonist İsrail efsaneleri ve onu himaye eden dünyanın medeni dünyanın bütün makyajları en çirkin suratları ortaya çıkaracak şekilde yüzüne döküldü. Kısa bir süre içinde kurulu uluslararası düzen veya İslam dünyasında geçerli olan uzantılarının bütün ahlaki, moral ve meşruiyet zeminleri yok oldu. Kimsenin başkasının yüzüne bakarak ileri sürebileceği hiçbir moral iddiası kalmadı. İsrail bir kara delik gibi bütün ahlaki üstünlük sermayesini tüketti Batılı dünyanın. İslam dünyasının da hatta bütün dünyanın da işgal altında olduğu gerçeği bütün yapaylığıyla ifşa oldu. Süreç içinde bütün dünyanın işgal altında olduğu, bir tek Gazze'nin direnerek özgür olduğu ve yok edilmeye çalışıldığı gerçeği görünür hale geldi.Yine de 7 Ekim çıkışı, herkesin teslim olduğu firavuni-Siyonist dünya düzenine karşı umutların yok edilemeyeceğini ilan eden bir özgürlük meşalesi gibi yandı. 2024 yılının tamamında 450 günü dolduran Siyonist soykırımcı vahşete rağmen teslim alınamayan bir direniş iradesine şahit olduk. Bir vahşi ve canhıraş yok ediş ve soykırım çabalarına rağmen direnişin teslim alınamaması ve bunun bir şekilde canlı tuttuğu umutlar bana göre 2024 yılının en önemli hadisesidir.Tam da bundan dolayı Aksa Tufanı'ndan sonra dünyanın artık eski dünya olamayacağı herkesin dillendirdiği bir gerçek haline geldi. Dünyada Siyonizmi normal gören dünyanın maruz kaldığı lanet kendini her aşamada daha fazla hissettiriyor. Uluslararası Ceza Mahkemesinde İsrail'in soykırım suçlamasıyla yargılanması ve Netanyahu ve Genel Kurmay Başkanına tutuklama kararı çıkmış olması azımsanacak bir olay değildir. Bu, şimdiye kadar insanlığın ensesinde boza pişirircesine sürdürülen ve İsrail'in tepe tepe istismar ettiği Holokost anlatısının, Batılı demokrasi, insan hakları ve demokrasi anlatısının, Müslümanlara yönelik Islamofobik anlatıların tamamen tersyüz edilişinin resmiydi.2024 yılının son ayına girdiğimizde başlayan ve 54 yıl sürmüş kanlı ve despotik Esad rejimini, 14 yıl sürmüş Beşşar Esad'ın kendi halkına karşı uyguladığı soykırımı 11 günde bitiren devrimi de Aksa Tufanının artçı dalgası olarak görsek yeridir. Onun oynattığı taşların arasından, Suriye halkının kendi kaderini tayin etmek üzere yola çıkışına güçlü bir zemin hazırlamış oldu. Devrim elbette 11 günde olmadı, arkasında devrimin lideri Ahmet el-Şara'nın ifadesiyle 14 yıllık bir "hazırlık" ve neticesinde Aksa Tufanının sonucunda ortaya çıkan "fırsatın bir değerlendirmesi" vardı. Bu devrimin nerdeyse umutların tükendiği, herkesin mevcut duruma göre hesaplarını ve planlamalarını yaptığı bir anda gelmiş olması birçok şeye işaret ediyor tabi. Her şeyden önce arkasında olduğu söylenen bütün güçlerin bu devrim esnasında başka hesaplar içinde olduğu gerçeğini gösteriyor. ABD, İran, Rusya, İsrail, Körfez ülkeleri, Arap Birliği bu devrimin hemen öncesinde Suriye'ye dair başka planların, başka hesapların içindeydi. Bu hesap ve planların hepsinin içinde Esed'e yer vardı ama Suriye halkına yer yoktu. Dolayısıyla kimsenin Suriye halkına minnet edeceği bir durum yok.