Uygulamada birlik, fikirde hürriyet

İnsan, hayatının her adımında ölçülü olmaya, dengede kalmaya dair imtihanlar yaşıyor. 'Fakat bu ölçüyü her zaman tutturmak mümkün olmuyor. Sürekli ifratlar ve tefritler arasında salınıp duruyor insan.

Hassas bir meseleyi bugünlerde gerek dar dairede, gerekse geniş dairelerde çokça tefekkür etmekteyim. "İstişareye uymak" ile "fikrî mücadeleye devam" noktasındaki o ince çizgi nasıl muhafaza edilecek Hem istişarenin namusunu, hem fikrin namusunu da korumak için sanırım kılı kırk yaran bir tefekkür ve hassasiyetle ilerlemek gerekecektir.

En az iki insanın bir araya gelip bir konuda müzakere etmesi, fikir alışverişinde bulunması manasını içeren istişare, sadece şu dünyadaki bir işte en uygun düşünceye ve karara ulaşmak için değildir. İstişare, en başta, insanın kendisini Allah'a mahsus sıfatlardan uzak görmesi, bilgisinin, görgüsünün, bakışının her şeye nüfuz etmediğinin farkında olması, yani, kulluğunu idrak ediyor olması hikmetini içerir. Aczi ve fakrı anlamanın bir başka talimidir aslında istişare.

Meşveret edilip karar verdikten sonra tesanüdün muhafazası ve uhuvvetin tesisi için elbette alınan kararlara uymak şarttır. Velev kendi fikriyatımıza zıt olsa bile meşveretle yapılan icraatlarda muhalefeti adabıyla yapmak şarttır. Buradaki gaye tesanüdün muhafazasıdır. Kararları icra edenlerinde, kararları beğenmeyerek fikir ifade edenlerinde temeldeki asıl niyet bu olmalıdır.

İstişare bir hakikatin pek çok yönüyle görülmesi ve değerlendirilmesini netice verir. Lâkin işler her zaman böyle gitmez. ünkü insanda sınır konmayan kuvveler vardır ki bunlar muamelatlarda zulümlere hukuksuzluklara tecavüzlere meydan verir ve insanı ifrat ve tefritlerin kucağına atar. Her türlü nefsaniliğin bulaşma ihtimali vardır. Meşveret edenler de, farklı fikir ifade edenler de bu imtihandan hali değildir.

İşleyişte meşveret kararları bağlayıcıdır. Karar aşamasında fikirler rahat ve hür bir zeminde ifade edilir. Lâkin karar çıktıktan sonra bu fikri ifade etmenin adabına uyulmadığı takdirde tesanüd zarar görecektir.

Gelelim fikri mücadeleye. Karar uygulamaya geçse bile, uhuvvet düsturlarını incitmeden fikrin doğruluğunu anlatmaya devam etmek, bunu yaparken de şahsîleşmeden fikirleri, prensipleri konuşmak, icraatlar engellenmeden ve karar alıcıların itibarı zedelenmeden fikirler serbestçe savunulabilir. Farklı fikir ve mülâhazalara meşveret heyeti açık olmalıdır. Farklı fikirleri savunanların da kırmadan, gıybet et- meden, fikirlerini, doğru zeminlerde, doğru üslupla savunması şarttır. "Hikmeti iktiza ederse bir gün gelir onlara da anlatır" olan ihlâsın birinci düsturunu hatırlamak gerekir.