Yüklerin ağır geliyorsa eğilirsin

Evet, yüklerimiz var bizim; Bizi biz yapan yüklerimiz ve bizi bizden çıkaran yüklerimiz.

Biri hayatın içinden gelen doğal yani fıtri olarak yüklenen ve adına vazife dediklerimiz.

Yani bizi insan kılan ve doğuştan ölüme kadar sabit kalan irili ufaklı milyonlarca yükler.

Diğerleri hayat yolculuğunda karşımıza çıkan tercih ettiklerimiz ya da tercih etmek zorunda bırakıldıklarımız.

Dik duruşumuzu sağlayan yükler bizi insan kılarken diğerleri eğilmek zorunda bırakıyor, altında eziliyoruz.

Onlar ne kadar sağlamsa diğer tercih ettiğimiz yükleri taşımamız kolaylaşıyor.

Bizi insan kılan sabit yüklerimiz hafifse, ya da eksikse tercih ederek üstlendiğimiz diğer yüklerin altında eziliyoruz.


**


Yüklerin insan hayatındaki yerini anlatmak için şöyle bir hikâye anlatılır; Hindistan'ın İngilizler tarafından işgal edildiği yıllarda bir İngiliz subayı hiçbir neden olmaksızın halktan bir Hintliye sertçe bir tokat atar.

Hintli adam hemen karşılık vererek bir yumruk vurur, subayı yere serer.

Bu karşılığı beklemeyen subay hem korkar hem de sinirlenir.

Tek başına bir şey yapamayacağını bildiğinden yardım almak için bölüğe gider.

Nasıl olur da sıradan bir Hintli İngiliz Kraliyet subayına vurmaya cüret edebilirdi.

Subay Generalin yanına gidip olayı anlatır ve kendisinden asker talep eder.

General onu dinledikten sonra onu bir odaya götürür. Bir kasadan 50.000 Rupi çıkarıp subaya verir: Bu parayı bugün sana tokat atan Hintliye ver ve ondan özür dile.

Bunu duyan İngiliz subay sinirlenir: Zavallı bir Hintli, İngiltere Kraliyet subayına vurup hakaret edecek ve karşılığında ondan özür mü dileyeceğim

General sertçe: Bu bir emirdir. Soru sorma itaat et.

Subay çaresizce parayı alır götürüp Hintli adama verir ve üstüne de özür diler.

Hintli adam o zamanın parasıyla yarı servet olan parayı görünce çok sevinir.

Onunla ev, araba alır, ticarete atılır.

Bir süre sonra da bu Hintli tanınan tüccarlar arasına girer.

Aylar geçer. Bir gün General tokat yiyen subayı çağırır: Zamanında sana tokat atan Hintliyi hatırlıyor musun

Subay: Unutmam mümkün mü efendim.

General: Şimdi intikamını alma vaktidir. Ona kalabalık bir topluluğun içinde vur. Herkes görsün.

Subay itiraz ederek: Bu Hintli kimsesiz iken ona vurmama izin vermediniz. Şu an şehrin tanınan, önemli kişilerinden biri olmuşken mi vurmamı istiyorsunuz

Ona vurur vurmaz etrafındakiler bana saldırırlar efendim!