Pazarda bir dükkanın önünde geçen Nasreddin Hoca'yı hem konuşturmak hem de takılmak için laf atan esnaf; "Hocam az önce sizin mahalleye elinde koca bir baklava tepsisi ile giren bir adam gördüm" der.
Hoca hiç istifini bozmadan cevap verir; "Bana ne".Esnaf sözüne devam eder; "Ama hocam baklava tepsisini taşıyan adam sizin eve doğru yöneldi" diyerek sözüne devam edince hoca da yine aynı ses tonuyla cevap verir; "Sana ne"Hocanın cevaplarıyla verdiği ölçüyü hayatında uygulayan insan sayısı oldukça azdır.
İnsan ilişkilerindeki sıkıntıların kavga ve çekişmelerin kaynağı çoğunlukla "Bana ne" diyememektendir.
Başkalarının hayatı ile gereğinden fazla ilgilenmek, herhangi bir sorunu çözüm içinse güzel bir huydur ama dedikodu malzemesi bulmak içinse kötüdür.Özel hayatları didiklemek sonra da onları yargılamak hakkını kendinde görmek herkesin ve her nefsin hoşuna gider.
Bu ikisi arasında da önemli bir fark var o da şu; "Bana ne" demek, "sana ne" demekten daha zordur.
Damarımıza basıldığında, eleştiri oklarını yediğimizde kim olursa olsun çekinmeden, karşı tarafın kırılacağını umursamadan, "sana ne" deriz.
Ama başkalarının eksikleri kusur ve hataları söz konusu olduğunda, "Bana ne" demek o kadar kolay olmaz.
Başkalarını yargılayacak cesaretimiz her zaman varken kendi egomuzu karşımıza almaya cesaret edemeyiz.Daha doğrusu bu karşı çıkış gereği aklımıza bile gelmez.
Başkalarının hayatına karışma hakkını, doğal hakkımızmış gibi kullanırız.Özel hayatın nerede başlayıp nerede bittiğini bilmek, özel hayatın sınırlarını çizebilmek kolay değildir ama bu toplumsal barışı devam ettirmek için öğrenilmesi şart olan bir kültürdür.
Ailelerde öğrenilen bir davranış kültürüydü eskiden.
Kul hakkı yemenin ne kadar dehşetli bir kötülük olduğunu, bu haksızlığın yaratıcı tarafından bile affedilmediği aktarıldı yıllarca genç kuşaklara.Şimdi aileler parçalandı, küçüldü, çekirdek aileye dönüştü, yaşlılardan gençlere kültür aktarımı sona erdi.
Bugün tek kültür aktarımı televizyonlardan ve sosyal medyadan.
Herkes oradan besleniyor.
Kadınlar gündüz kuşağından erkekler akşamları yayınlanan dizilerden.
Davranış ve sorumluluk duygularımızı medya yönlendirdiği için savrulduk.
İlkokullarda davranış kültürü bir ders olarak konulmalı.İkinci olmazsa olmaza dönüşen bizi cahil, eksik ve kusurlu bırakan öğrenmemiz gereken ders de sorumluluk duygusu.
Toplumsal ve bireysel sorumluluklarımızın nerede başlayıp nerede bittiğini kestiremiyoruzBu davranış kültürünün de çocuk yaşta öğrenilmesi gerekiyor.