Kirpinin networku

"İnsanlarla münasebetin ateş ile münasebetin gibi olsun; çok fazla yaklaşma yanarsın, çok fazla uzaklaşma donarsın" diyor dünya edebiyatının en önemli klasikleri arasında yer alan Gülistan ve Bostan'ın yazarı ünlü şair, edebiyatçı, filozof ve İslam alimi Şadi Şirazi.Bin 200'lü yıllarda yaşamış şairimize göre insanın cehennemi de yalnızlık cenneti de.Ancak insan başkalarıyla bir arada olduğunda yaşayabilen toplumsal bir varlık.Doğduğunda başlıyor başkalarına olan ihtiyacı.Kendi ayakları üzerinde durup hayata tutunabilmek için uzun yıllara ihtiyacı var.Doğduğu gibi hayata başlayan hayvanlara benzemiyor insanoğlu.Hem yalnız kalmak hem de kalmamak için çaba gösteren garip bir varlık insan.İş dünyasında insanın çevre genişliğine network diyorlar.Çevrende iş yaptıkların, görüştüklerin, hatırının geçtikleri, dostların arkadaşların ne kadar genişse o kadar fazla itibarın oluyor. Sosyal hayatımızda bu çevrenin adına elalem bu çevrenin olumlu ve olumsuz etkilerine ve yönlendirmesine de mahalle baskısı deniyor.Amerikan Psikoloji Derneği'nin yayınladığı Journal of Personality and Social Psychology (Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi) 1965 yılında kurulan aylık hakemli bilimsel bir dergi.Sosyal psikoloji ve kişilik psikolojisi alanlarına ait makale ve araştırmaların yayınlandığı dergiden şöyle bir yazı alıntılamış birisi.Yazı şöyle; "Kirpi İkilemi, ünlü psikanalist Sigmund Freud tarafından kavramsallaştırılan, insanların başkalarıyla olan yakın ilişkilerinde karşı karşıya kaldıkları ikilemi anlatan bir metafor.İnsanlara çok yaklaştıkça dikenlerinin batması ama insansız da kalamıyor oluşumuz bu ikilemin en açık ifadesi.Kavramın kökeni, filozof Arthur Schopenhauer tarafından kirpiler hakkında anlattığı şu gözleme dayanıyor:"Soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı.Az sonra oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce birbirlerine tekrar yaklaştılar.Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü.İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir.Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır.Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar."İnsanların karşılıklı olarak sıcaklığa ihtiyacı var.İnsan olmak, yakınlık kurmak ve şefkat beslemek demektir ancak hem sosyal kurallar hem de insan doğası bizi başkalarına gerçekten yaklaşmaktan