Gelecekte temiz suya ve temiz havaya olan ihtiyacın artacağını tahmin eden insanoğlu şimdiden çözüm aramaya başlamış.
Güney Kore, havayı bir orman gibi temizleyen bir bina inşa etmiş.
Başkent Seul'ün kalbinde, mühendisler sadece dik durmakla kalmayıp aynı zamanda nefes alan bir mimari harikayı hayata geçirmiş.
Koreli biyo-mimarlar tarafından tasarlanan "Yeşil Akciğer Kulesi", havayı doğal bir orman kadar verimli bir şekilde temizleyebilen, canlı yosun ve alglerden oluşan bir kabukla kaplı dünyanın ilk yüksek binası.Binanın tüm dış kabuğu, mikroalg kültürleriyle kaplı yarı saydam camlardan oluşan modüler biyopanellerden oluşuyor.
Güneş ışığı binaya çarptığında, algler fotosentez yaparak karbondioksiti tüketiyor ve taze oksijen pompalıyor.,
Panellerin arkasındaki fanlar, şehirden gelen kirli havayı panellerin içinden geçirerek alglerin onu temizlemesini ve ardından aşağıdaki sokağa geri vermesini sağlıyor.
Testlere göre bina günde 1,7 tondan fazla CO2 emiyor; bu da 30.000 ağaca eşdeğer.Ayrıca, çevre sıcaklığını birkaç derece düşürerek serin bir mikro iklim oluşturuyor.
Yapı, çatısından yağmur suyunu topluyor, algler için besin depolarına aktarıyor ve hatta cama yerleştirilmiş şeffaf güneş hücreleri aracılığıyla elektrik üretiyor. Tüm bunlar, akıllı bir yapay zeka sistemi tarafından izleniyor.Güney Kore hükümeti, şehirlerde buna benzer daha fazla bina inşa edilmesini teşvik etmek için teşvikler hazırlıyor.
Gökdelenler gelecekte şehirlerin kentsel akciğerler gibi davranarak megakentleri nefes alabilen ekosistemlere dönüştürecek.**
Hava koşullarına göre hareket eden, tıpkı canlı doku gibi akan, esneyen ve gerçek zamanlı tepki veren duvarlar.
Şimdi, tüm şehirlerin bu deriyle kaplandığını hayal edin.
Gelecekte cansız iklimi bozan beton binalar yok.
Binalar parıldayacak, titreşecek ve nefes alacak; biyoloji ve mimariyi tek bir canlı sistemde birleştirecek. Çin'deki mühendisler de tıpkı vücudunuz gibi nefes alıp veren bir gökdelen kabuğu tasarlamışlar.Bu gerçek bir biyo-esintili mimari.
Devrim niteliğindeki bir yapı malzemesi artık insan derisinin işlevini taklit ediyor; sıcak havalarda gözeneklerini genişleterek ısıyı dışarı atıyor, soğuk havalarda ise büzüşerek sıcaklığı koruyor.
Yapı, elektronik veya motor olmadan çevresel değişikliklere otomatik olarak tepki veriyor.
Sıcaklıklar düştüğünde gözenekler sıkıca kapanarak ısıyı kolunuzda tüyler diken diken oluyormuş gibi hapsediyor.
Sistemi yapan mühendislerin ilham kaynağı; Çöl kertenkeleleri ve insan derisi.**
Brezilya'nın kurak iç kesimlerinde, binlerce kişiyi etkileyen su kıtlığında, federal bir tarım araştırma istasyonundaki mühendisler, yalnızca güneş ışığı ve geri dönüştürülmüş bitki atıkları kullanarak havadan temiz içme suyu çeken düşük maliyetli bir cihaz geliştirdiler.Bu sistemi benzersiz kılan şey basitliği. Elektrik, fan veya filtre kullanmıyor; sadece biyokütle, pasif fizik ve güneş enerjisi kullanıyor.