Çamlıdere'nin müzeleri

Ankara'nın 70 km uzaklıkta İstanbul tarafında çok şirin bir ilçesi var; adı Çamlıdere.

Yaklaşık 10 bin nüfusa sahip ilçenin 10 tane müzesi var ve hepsi de ücretsiz.

Belki de dünyada 10 müzesi olan tek ilçedir burası.

Demek ki bu kadar küçük nüfusa sahip bir ilçe bu kadar müze kurabiliyormuş.

Demek ki müzelerden para kazanmayı düşünmeyenler de varmış.

Çarşısı sizi iki üç yüzyıl geri götürecek kadar otantik ve canlı.

Arılar için çok zengin bir bitki örtüsüne sahip ilçede balcılık ve hayvancılık en önemli gelir kaynağı.Biz zaman darlığından gidemedik ancak ilçenin bir termal oteli ve yaylaları da var.Dünyanın beşinci büyük fosil ormanı da bu ilçede.

Akik gibi fosil değerli taşın da memleketi burası.


**


Anadolu kültürünü yansıtan ilçenin müzeleri dışında aynı muhitte Belediye Başkanı'nın kaldığı Safranbolu evleri tarzında alt katı misafirhane olan iki katlı bir ev, yanında 4 katlı halkın kullanımına sunulan kına evi, az ilerisinde 4 katlı taziye evi, sokağın sonunda da 4 katlı huzur evi var.

Huzur evlerinde kimler var" diye sorduğum görevli kadın, "Hepsi yabancı. Bizim ilçedeki insanların huzur evine ihtiyacı yok" dedi

"Taziye evi kullanılıyor mu" dedim.

"Evet, bugün bir cenaze vardı, yakınları geldiler. Kadınlar en üst katta Kur'an okudu, erkekler bir alt katta toplandı. En alt katta bulunan mutfakta yemeklerini yaptılar ve ikinci katta da gelenlere ikram ettiler." Dedi.

Sokağın hemen altında 4 tane de aralıklı yer alan müzeler var.

İlk girişteki müze Doğal hayvanlar müzesi.

Ölen yabani hayvanların postlarının kurutulup içinin doldurulduğu ve orman havasının verildiği dekorasyon içinde kuşlardan ayı, kurt, çakal, geyik karaca, yılan ve kaplumbağaya kadar farklı onlarca hayvan sergilenmiş.

Onu hemen yanında farklı dönemlerde ekonomik hayatta kullanılan terazilerden oluşan terazi müzesi yer alıyor.

Karşısında semer müzesi ve ayakkabı müzesi yer almış.

Biz 7 tane müzeyi ancak gezebildik.


**


İlçenin hemen girişinde yer alan tren vagonlarında kurulan oyuncak müzesi bir çocuğun girdiğinde kolay çıkamayacağı kadar cazip ve zengin.Trenin başındaki lokomotiften son vagona kadar içerisi binlerce oyuncakla dolu.Vagonların içi sağlı sollu camekan içinde tasarımı düzenli yapılmış geçmişe ait tarihi oyuncak arabalar, bebek arabaları, el yapımı bebekler, tek tekerli yüzyıl önce kullanılan bisikletler ve akla gelebilecek yüzlerce oyuncak.

**


Son vagondan dışarı çıktığınızda karşınıza çıkan "soba müzesi solda" yazısı sizi direk oraya çekiyor.Yolun hemen karşısına dört katlı son katın dış tarafında canlı alev görüntülü soba görünümlü bina zaten size "gel" diyor.

Bahçesinde ahşaptan yapılmış normal taksi büyüklüğünde bir araba ve dev bir uçak müzenin ilginç bir müze olduğunu hissettiriyor size.

Soba müzesinde 1800 yüzlü yıllardan kalma tertemiz, kullanılabilir durumda, odun kömür sobaları talaş sobaları ve gaz sobalarından farklı model yüzlerce soba var. Abdulhamit'in eşlerinden birinin kullandığı soba bile müzede yer alıyor diyeyim siz anlayın.