Zaferleri doğru okuyalım! Tek adamla kazanılmadığını bilelim!

Zaferleri doğru okuyalım! Tek adamla kazanılmadığını bilelim! Derken bu milletin, bu ümmetin derdiyle dertlenenlerin ortak paydası olan, ortak hissiyatımızı, düşüncelerimizi, değişen dünyada vahye dayanan değişmeyen sâbit değerlerimiz ışığında "Zafer Ay" ağustosun şehitlerini rahmet, şükran ve minnetle analım. Biz evlatlarına emanet ettikleri vatan topraklarına sahip çıkalım. Gönül vatanımızın ve dünyasının sınırı olmadığını bilelim. Vatanı böldürtmeyelim, devleti yıktırtmayalım, ezanı susturtmayalım. Bitmeyen "hilâl-haç, hak-bâtıl mücadelesi"nin galibi olalım.

"(Ey müminler!) Sakın gevşemeyin. Üzülmeyin; eğer gerçekten müminler iseniz muhakkak en üstün sizlersiniz." (3 Âl-i İmrân, 139) Bu ayeti hep canlı tutalım.

Malazgirt Savaşı'nı tarihi gerçeklerden koparıp tahrif etmeye, başka türlü yazmaya çalışıyorlar. Hayır! Malazgirt Müslümanların zaferidir. Bu coğrafyadaki her etnik grup, Malazgirt ruhuna sahip çıktıkça var kalabilir; Malazgirt'i inkâr eden, Batı'nın fitnesine alet olup, başkalarını ötelerken, kendi kuyusunu da kazar, asimile olur, kaybolup gider!

Türk, Kürt ve Arap, bu zorlu coğrafyada ittifak yaptıkları müddetçe var kalabilir, kimliklerini, benliklerini ancak ittifakla muhafaza edebilirler.

Tehlike de şu ki: Türk, Kürt ve Arap'ın ittifakının ne büyük bir güç olduğunu bilen ve yaşayan Batı, "böl-parçala-yut" taktiğiyle ittifakı parçalamak, tarafları birbirine düşman etmek için, içimizdeki hainleri ve cahilleri de kullanarak, yüz küsur yıldır artan bir ivmeyle aramıza fitne ve nifak sokmaya çalışıyor.

Lawrence ve benzeri ajanlar bazı Arap kabilelerini kandırarak Osmanlı'ya isyan ettirdiler ve aramıza fitne soktular. İçimizdeki bazı ajanlar da "Araplar bizi sırtımızdan hançerledi" yalanını tekrar tekrar söyleyerek duygusal bir kopuş için çabaladılar.

Vitrinde tedhişi kullanırken, geri planda, özellikle de Kürt gençlerinin sekülerleşmesine, Kürtler arasında ırkçılık fitnesinin oluşmasına ve tutunmasına hizmet ettiler.

Son yıllarda sayıları ve cüretleri daha da artan Türk ırkçıları da aynı amaca, aynı hedefe ve odağa hizmet ediyorlar: Türk ve Türkçü maskesiyle Arapları ve Kürtleri ötelerken aslında Türk'ü yalnız bırakarak yok olmasının mücadelesini veriyorlar. Türk, Kürt ve Arap ittifak etmezlerse, tek başlarına ayakta kalamazlar; yutulurlar, asimile edilirler, kimliklerini, benliklerini, kültürlerini, inançlarını kaybederler. Öyle de oluyor.

Birkaç yazı yazdım. "İslâmsız Türkçülük, İslâmsız Kürtçülük yerleştiriliyor" diye. Hedeflerini gerçekleştirmek için bunu yaptıkları hâlde içimizdeki Batı uşakları bunları dahi idrak edemiyorlar. Türk, Kürt ve Arap ittifakının neticesinde üç millet, haçlılara karşı omuz omuza savaştılar. Osmanlı'nın her savaşında, her seferinde, her fethinde, az ya da çok bu milletler de yer aldılar. Destansı Çanakkale savunmasını Türkler, Kürt ve Arap kardeşleriyle yaptılar. Doğu topraklarımızı Ruslar işgal ederken Türklerle Kürtler topraklarını birlikte savundular. Bugünlerde yıldönümünü kutladığımız Sakarya savunmasını birlikte zaferle sonuçlandırdık. Cumhuriyet'i, Türkler ve Kürtler; Arapları, Kafkas ve Balkan halklarını da kucaklayacak biçimde birlikte kurduk.

Malazgirt ruhu, ittifak ve kardeşlik ruhudur. Malazgirt'te inşa edilen birlik, Anadolu'nun bizler için yurt olmasını, Anadolu merkezli geniş bir coğrafyanın Türkler, Kürtler, Araplar başta olmak üzere birçok millet için güvenli, huzurlu, aynı zamanda güçlü bir medeniyet havzası olmasını sağlamıştı.

Bugün, Türklerin, Kürtlerin ve Arapların içinden, birliğimize, ittifakımıza, kardeşliğimize yapılan her saldırı, Malazgirt Zaferimize, Malazgirt ruhuna yapılan saldırıdır. Türk, Kürt ve Arap'ı birbirine düşürmek için çabalayan herkes, etnik kökeni ne olursa olsun, Diyojen'in ordusundadır, Haçlıların neferidir, Siyonizm'e askerdir ve en başta kendi ırkının düşmanı bir haindir. Malazgirt Zaferi, bu milletin özü olan direniş, diriliş ve var oluş İslami bir ruhun adıdır.