Ruh köklerimize dönelim, yeniden Müslümanlaşalım!
İçinde yaşadığımız çağı, kendimizi, kendi dünyamızı, medeniyet dinamiklerimizi tanımıyoruz. O yüzden yaşadığımız sorunları anlamakta ve aşmakta çok zorlanıyoruz.
İçinde yaşadığınız çağı tanıyabilmenin yolu, kendimizi iyi tanımamızdan ve kendimiz olarak tarihe müdahalede bulunabilecek bir özgüvene, dolayısıyla çağı dönüştürebilecek ölçüde esaslı bir entelektüel birikime sahip olmaktan geçer. Mukaddesi verilmeyen toplumlar; sun'î mukaddesleri benimserler, başka toplumların kültürlerinin işgaline girerler. Kendi aydınınımünevverini yetiştiremeyen millet olmaktan kurtulalım artık.
İslâm'dan arındırma yapılınca, İslâmî kimliğimiz buharlaştırılınca kaybettirilince "İslâm Kardeşliği"nin kuşatıcılığının, samimiyetinin, şefkatin merhamet ve rahmetin yerini vahşet, canilik ve katliam yapan batasıca Batı aldı. Tarihî her zafer; tek adam, tek lider olarak ezberletilen 'ulu önder' diye zihinlere kazınan Mustafa Kemal'e mal edildi. Gerçek tek önderimiz Peygamberimiz ise unutulduunutturuldu.
"Sen olmasaydın olmazdık. Bizi var eden sensin. Bu milleti sen yaşattın, var ettin. Bu toprakta yaşamamızı sen sağladın" mesajlarıyla insanlar adım adım putperestliğe götürülüyor. Allah'ın sıfatları giydirilerek. Yaratan, yaşatan, yoktan var eden, bunca nimetleri bizlere bahşeden, heva hevesinnefsin kulluğundan bizi kurtarıp kitabımızın önsözügirişindeki Fatiha ile "kulluk bilinci" veren Celâl-Cemal-Kemal sahibi Allah'tır. Peygamberimiz de "Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" buyurmuş, onun ümmeti olarak kelimeyi şehadetle de Müslümanlığa giriş imzası atmış bir milletiz. Bütün bunlara rağmen her tarihi olayı, hatta günümüzde cereyan eden bütün olumlu işleri kemalizme kaydettiler. Bütün olumsuzlukları da dindarmuhafazakâr bildikleri insanların yanlışlarından dolayı İslâm'da görerek her fırsatı kemalizme geçiş yolu yaptılar. Kemalizm'e âlet edilmeyen bir şey bırakmadılar. Sosyal medyadan spora, magazinden eğlence sektörüne kadar.
Bir toplumun başına gelecek en büyük felaket; başına geleni bilememesidir. Kendi dünyamızda, kültürümüzde, medeniyet dünyamızda yaşamıyoruz. Milli birliğimiz, tarihi-kültürel beraberliğimizin mahsulüdür. Çatlayan topraklar gibi bu dünya İslam'a susamış. Hasretten yanıp kavruluyor. Bütün doğrular İslam'ın özünden gelir. İslam'ın özünü yanlış bilen, tarihi-sosyolojik-sosyal doğruları da öğrenemez, kendini de öğrenemez, hayatı da öğrenemez. Kemalizm de seküler bir din'e dönüştürüldüğü için entelektüel olarak, akl-ı selim'le tartışılamaz. Kemalizm; bir Batılılaşma projesidir. Kemalizm, bir redd-i miras'tır. Bu toplumun İslâmî iddialarının tasfiyesi, medeniyet iddiasının reddi, topluma tepeden, Jakoben yöntemlerle bir kimlik dayatma projesidir. Kemalistler; İslâm'ı sadece bireysel bir inanç meselesi olarak görüp, hayatın dışında tutma, camilerin dört duvarına hapsetme hastalığından kurtulamadılar. Kendi medeniyetimizin ruh köklerini, temellerini oluşturan İslâmî ruh inkâr edildi, yerine bu toplumda karşılığı olmayan laik bir ruh ikame edilmeye çalışıldı. Laik kemalizmin cumhuriyet dönemi; inkılapları, bu milletin bütün değerlerinin yok edildiği bu milletin değerlerinin imha edilmesidir.
Görmekte zorlandığımız asıl yakıcı gerçekse şu: Vesayetçi kemalist siyasî sistem çatırdıyor (iktidar olamamanın getirdiği çatırdama, iktidar olanların muktedir olamayışlarının, bürokrasiyi kaybetmelerinin) getirdiği seküler kemalist zihniyet, İslâmî kesimleri de içine almış durumda. Cemaatlerin 'ulu önderli konuşmaları, dinimizle asla bağdaşmayan söylemleri de kemalizmin kazancı, Müslümanların kaybı. Asıl felaket; fânigeçici dünyada olduğunu unutup yaşayış tarzlarıyla ebedî hayatının kaybedildiğinin, cehennem ateşine gidildiğinin farkında olmayışları. Paganizmin ve dünyevileşmenin esiri olduğunu da hissetmemeleri. İslâmî kesimlerin İslâmî iddiaları ve söylemleri önce aşındırıldı, sonra da zamanla terk etmeleri sağlandı. Çeşitli uygulamalarla. Bugün bunları yaşıyoruz.