Peygamberimize lâyık ümmet olalım

Peygamber Efendimizin veladetini bir Mümin ve Müslüman olarak beraber düşünüp değerlendirelim. Peygamber Efendimiz bilinmeden tanınmadan yaşanmadan olmayacağı için bizler de mevlid'lerde yeniden dirilelim, yeniden doğalım. Her veladet kandili, önce, Resulullah'ın hayatını, gücümüz nisbetinde iyi bileceğimiz günlerin doğumu olmalı. Okumalar yapsak Peygamber Efendimizin hayatından. Her hal ve şartta dinimizi nasıl yaşamış, nasıl öğretmiş, nasıl tebliğ, telkin ve irşadda bulunmuş aile reisi, tâcir, komutan, devlet reisi, arkadaş, yoldaş, komşu, kul ve insan olarak. Peygamberimizin yaşayışı kimlere, nelere cevap teşkil etmiyor ki

Kandil simitleriyle, tebrik mailleriyle, telefon kutlamalarıyla, kültür Müslümanlığı, merasim Müslümanlığı, şeklî Müslümanlıklarla kandiller lâyıkı veçhile değerlendirilemez.

Her geçen günde, her yaşanan olayda, her açmazımızda, her çıkmazımızda Peygamberimizin mesajına, tebliğine, telkinine, irşadına ihtiyacımız olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz. Gitgide ilkesizleşen, gücün ve güçlünün zorbalıkla sözünü dinlettiği bir dünyada zulmün, ahlaksızlığın, güvensizliğin yayıldığı bu 'cinnet toplumu'nu ancak vahyin inşa ettiği, sünneti çağa taşıyan insanlar 'cennet toplumu'na çevirebilir.

"İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş sayılmazsınız" diyen; mümini tarif ederken de "Seven sevilen, dost olan, dostluk kurandır. Sevmeyen, sevilmeyen de dost olmayan ve dostluk kurmayan da hayır yoktur" uyarısında bulunan bir Peygamberin doğum gecesi, VeladetMevlid kandilinde 'nefs muhasebesi' yapalım. Her veladette Mekke'yi, Medine'yi, Kâbe'yi, Taif'i, Huneyn'i, Hayber'i, Hudeybiye'yi bir "şuur hali" içerisinde hatırlasak. Verilen mücadele ve imtihanların benzerlerini bugün yaşayıp yaşamadığımızı sorsak kendi kendimize. O kırılan, temizlenen putların çağımızdaki cahiliyesinden nasıl kurtulacağımızı düşünsek. Dünyevîleşme putlarına insanımızın esaretinin sürüp sürmediğine bir kafa yorsak. O günlerin putlarından zihinlerin putlarına kadar yaşanan süreci hatırlasak, sonra da o hayata kurban edilen nesilleri

Kimseyi değil, kimsenin imanını değil; kendimizi yargılasak önce.

Sevgili Peygamberimizin veladeti (doğumu) kendimize dönmemizin vesile günleri olamaz mı Silkinmemizin, iç muhasebe yapmamızın 'zor zaman'ı aşmamızın, fıtratımıza dönme adımlarını atmamızın günleri olamaz mı Bildiklerimizle amel etme, dinimizi düşüncede (teoride) bırakmama, uygulayıp (pratiğe dönüştürme) hayatımıza yansıtarak 'örnek Müslüman' olmayı canlı tutamaz mıyız Yaptığımız salih amellerle Rabbimizin rızasını kazanıp öbür âleme imtihanı kazanarak gidemez miyiz

Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmişolan Peygamber Efendimizin Mevlidgününü anarken acaba o güzel ahlaka biz ne kadar sahibiz diye kendimizi gözden geçirmeliyiz.

Peygamberimiz, "Eşlerinize iyi davranın, eşine en iyi davrananızı benim" buyururken eşimize iyi davranamaz mıyız

Peygamberimiz, "Neredeyse mirasçı kılınacak" diyerek komşu haklarına riayeti emrederken, komşularımızı bizden memnun edemez miyiz

Peygamberimiz, bize,"Yolda gelen geçene rahatsızlık veren şeyleri gidermenin imanın bir parçası olduğunu"söyleyerek çevre temizliğine itina gösterirken, biz çevreyi temiz tutamaz mıyız

Peygamberimiz,"Yarın kıyamet kopacak olsa elinizdeki fidanı dikin"derken biz ağaç ve yeni nesil fidanları da dikemez miyiz

Peygamberimiz, "Yediğinizden yedirin giydiğinizden giydirin"buyurarak emrimiz altındakileri memnun etmemizi emrederken, biz onlara gereken hassasiyeti gösteremez miyiz

Peygamberimizbize, ölçüde tartıda dürüstlüğüsalık verirken biz de bu tavsiyeye uyamaz mıyız

Peygamberimiz, "Emaneti ehline veriniz"diyerek bize görevlendirmede liyakat ve ehliyeti dersi verirken biz de bunları uygulayamaz mıyız