Okullar açılırken gençlerimizi unutmayalım!
YAŞAR DEĞİRMENCİ
Okullar açılıyor. 2025-2026 Eğitim Öğretim yılının memleketimize, milletimize ve Ümmeti Muhammed için hayırlı olmasını Allah Teala'dan niyaz ediyoruz. Gündemdendüşmeyen mesele: 'Eğitim Meselesi'dir.
Eğitim meselesi halledilmeden hiçbir mesele halledilemez. Siyaset, hukuk, ekonomi, hepsi muallâkta kalır. Gençler düşünüyor. Üniversiteye nasıl gireceğiz Hangi bölümüne gireceğiz
Girincene yapacağız Bitirdikten sonra ne olacağız Nasıl iş bulacağız, nasıl evleneceğiz, nasıl mutlu olacağız Bir köşe dönme fırsatı yakalayamazsak, ne zaman düze çıkacağız Gibi sualler gençlerimizin gündeminden hiç düşmüyor.
Peki öğrencilerimize ne zaman "sorumluluk eğitimi" vereceğiz. "Mesuliyet" bile diyemiyorum. Sözlüğe bakma zahmetinde bulunmasınlar diye… "lügat" diyemediğim gibi. Eğitimin kök manası, kişiyesorumluluk şuurunu kazandırmaktır.
Bilgiyi vermek kolay. O bilgiyi belletip ezberletmek de kolay. Fakat böyle alınan bilgiler, sadece depolanmış olur. Orada öylece durur, zamanla sönükleşir matlaşır, ufalanır, binbir türlüyol ile azalır, küçülür. Kısmen de kaybolur.
Depodakiler işe yaramaz hâle gelir. Sadece öğretmek, sadece bilgi aktarmak; sevdirmeye düşündürmeye şuurlandırmaya, yani eğitime hiç önem vermemek; elbette ki bu sonucu getirecektir.
Biz "sorumlu insan", "Şuurlu insan" yetiştiremiyoruz, şuur kazandırma eğitimi veremiyoruz da ondan. "Sorumluluk" meselesi, "şuur" meselesidir. 'Şuur' kelimesi bile kullanılmaz/anlaşılmazhâle geldi. 'Bilinç' kelimesi yerleşti.
Korkunun baskının cezanın kazandıramayacağını, sorumluluk şuuru bir yan ürün olarak kendiliğinden kazandırır.
İnsan nefsinden de sorumlu. Nefsini düşünmek ayıp değil. Ancak nefsinden başka bir şey düşünemez hâle gelmek, egoizme sürüklenmek, başlamadan bitmektir. İdeali olmayan için, "okumak-öğrenmek-düşünmek" en büyükişkencedir. En kestirme yoldan gidip "en az" ile hedefe varmaya çalışmak bu hâlin tabiî sonucudur. Yanlışlar, kar topu gibi yuvarlana yuvarlana büyüdü; bugünlere öyle geldik. Şimdi neresinden tutacağımızı bilemiyoruz.
Türkiye'nin en büyük zaafı, bu genç nüfusu su gibi harcaması; ülkesine, insanına ve inançlarına yabancılaştırıcı hatta düşman edici iç ve dış yıkıcı popüler kültür akımlarının, gençlik hareketlerinin kölesi hâline gelmesini sadece seyretmesi; hiçbir köklü, kalıcı, uzun soluklu bir çıkış yolu geliştirememesi!
Ülkesine, inançlarına, değerlerine yabancılaşan bir gençlik, her tür iç ve dış yıkıcı saldırının kolay lokması ve kurbanı olmaya adaydır. Bir ülkenin gençliği, geleceği, demek.
Ülkeye, kültürüne, inancına, medeniyetine aidiyet bağlarını ve bilincini yitirmiş, bedenen burada, zihnen Batı'da yaşayan, Batı'nın posası çıkan kültür ürünlerini tepe tepe tüketerek tükenmekten başka bir şey yapamayan şizofren bir gençlik. Ülkeyi terk etme ve Batı'ya yerleşme hayalleri kuran ve şimdiden bunun hesaplarını yapan kaybedilmiş bir gençlik.
Ürpertici ama gerçek bu.
Gençleri suçlamıyorum. Ne münasebet! Aksine gençleri bu hâle getiren aileleri ve yönetimleri suçlamalıyım. Bir ülkenin en güçlü kaynağı demek olan gençliği, gençlik ruhu bir asırda kurutuldu, yok edildi. Biyolojik olarak yaşayan ama zihnen ve kültürel olarak ülkesine ve inançlarına yabancılaşan bir gençlik, sadece kendisini yok etmiş olmaz, ülkesini de terk eder ve yok oluşa sürükler. Ülkelerini terk edenler, ülkelerini emperyalistlere peşkeş çekmekten çekinmezler. Bu gidişatı önlemenin yolu; kendi kültür ve medeniyetimiz içinde, başta kendimizi sonra Batı'yı ve diğer ülkelerin kültür ve uygarlıklarını (medeniyet demiyorum) tanımaktır. Ayrıca kendi mukaddes/kutsal değerleri bilinmezse kendi değerlerimizin yerini laisizm, sekülerizim, paganizim, deizm, nihilizm, ateizm, Kemalizm, vb. alır.
Patlama yaşanan şey, popüler kültür: Hız, haz ve hırs! Bunlarla, ayartı ile kitleleri tüketen kölelere dönüştüren bir yıkım aracı. Gençlerimize okuma alışkanlığı gibi güzel alışkanlıklar kazandırılmazsa sigara-içki-kumar tiryakiliğine(alışkanlığına) hayret edemezsiniz. Gençlerimize meşruiyet sınırlarını göstermez, hak-hukuk ölçülerini vermezseniz, neye göre hareket edeceğini bilmeyen, freni tutmayan araba gibi oraya buraya çarpan bir duruma getirirsiniz. Gençlerimize irade terbiyesi vermezsek, onlardan şahsiyetli, kişilikli olmalarını bekleyemeyiz. Gençlerimize aidiyet duygusu, şahsiyet, kimlik, kişilik vermezsek, kendine güven duygusuolmayan, aşağılık kompleksinden kurtulamayan "hasta tipler" oluştururuz.