Müslüman şahsiyetini inşa eden ay: Ramazan
Müslüman şahsiyetini inşa eden ay: Ramazan
YAŞAR DEĞİRMENCİ
Ramazan'ı Kur'an ayı olarak bilip tasavvuru, aklı, şahsiyeti ve hayatı Kur'an'la yeniden inşa etmek, Ramazan'la yüzden değil özden ilişki kurmak demektir.
Ramazan, medeniyetimizin kurucu unsurlarındandır. Ramazan orucunun hayatın ve toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz eden bir tabiatı var. Gündelik hayatın eksenine yerleşiyor ve onu yörüngesinde döndürüyor. Yeme içme gibi en tabii ve vazgeçilmez beşerî duruma bile çekidüzen veren Ramazan ayı, hayatın diğer bütün alanlarını etkiler.
Bu mübarek ayın Müslüman toplumlara vurduğu damga o kadar kalıcı ki, toplumun dine en uzak kesimleri bile çok ya da az onun etkisine girmekten geri duramıyor. Ramazan her kesimin hayatına bir biçimde sokuluyor. Kimilerin ticari hayatına, kimilerin aile ve sosyal hayatına, kimilerin kamu hayatına giriyor. İstense de istenmese de atmosferinhavanın her tarafı kapladığı ve kapsadığı gibi bu mübarek ayın mânevi havası da nefes alıp veren herkese Rabbimizin sunduğu ikramdır. "Ben geldim!" diyerek kendini hissettiriyor.
Âlemlerin Rabbi; yaşatan, yaratan, yoktan var eden, öldüren dirilten, Celâl, Cemal ve Kemal sıfatlarının sahibi, mâlikil mülk olan Rabbimizin bu ikramından istifade edelim.
Küfr-i inadi sahipleri onun bu derin etkisinden fena halde rahatsız oluyor. Peygamberimiz "Ramazan'da şeytanlar bağlanır" buyuruyor. Demek ki şeytanla iş tutanlar rehberlerinin bağlanmasından huzursuzluk duyuyor. Şeytanların bağlandığı bir yerde meleklerin işi kolaylaşıyor demektir. Ramazan'ı herkes için bereketli kılan temel saik de bu olsa gerek.
Ramazan sadece medeniyetimizin kurucu unsurlarından biri değil, aynı zamanda Müslüman şahsiyetin de inşa edici unsurlarından biri. Ramazan'ın inşa edici fonksiyonunu icra etmesi, muhatabın onunla kurduğu ilişkinin derinliğine bağlıdır.
Ramazan ile yüzeysel ilişki kuranlarda bu mübarek ayın inşa edicilik derecesi kabuk düzeyinde kalır. Ramazan'ın etkisi muhatabın kabuğunu geçip şahsiyetine ulaşamaz.
Ramazan'ı Kur'an ayı olarak bilip tasavvuru, aklı, şahsiyeti ve nihayet hayatı Kur'an'la yeniden inşa etmek, Ramazan'la yüzden değil özden ilişki kurmak demektir. Çünkü vahiy, ilahi bir inşa projesidir.
İmha edilmiş Müslümanca algı dünyamız inşa ve ihya edilmedikçe, imha edilmiş beşerî coğrafyamız inşa ve ihya edilemeyecektir. Kavramlar sıhhatine kavuşmadıkça, eylemler sıhhat bulmayacaktır.
Oruç tutmak kendini tutmaktır. Başımıza ne geliyorsa kendimizi tutamadığımız için gelir. Günahların kökeni, öfkesini tutamamak, nefsini tutamamak, şehvetini tutamamak, dilini tutamamak vb. gibi sebeplere dayanır. Kişi orucu ne kadar tutarsa, oruç da kişiyi o kadar tutar. Kim orucun başını dik tutarsa, oruç da onun başını dik tutar. Oruç onu kula kul olmaktan koruyan bir kalkan, kulu kul edinmekten koruyan bir akıl olur. Bu anlamıyla oruç "aç kalmak" değil "beslenmek"tir. Aç bırakılan bedendir. Bunun anlamı insanın maddi yanının "ikincil" olduğunu vurgulamaktır. Birincil olan yanı akleden, düşünen, hatırlayan, öğüt alan, inanan, değer üreten, iyiyi kötüden ayıran yanıdır.
Kur'an'ın doğum ayı olan Ramazan'ın bedenin aç bırakılarak ihya edilmesinin nedeni burada ortaya çıkmaktadır. Bu neden, mü'minin akli ve ruhi melekelerini tahrik ve teşvik ederek onun anlama ve düşünme yeteneğini artırmaktır. Bunun Kur'an'la alakası açıktır: Bu suretle vahyin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmak. Zaten vahyi