Muhalefete Laiklik Dersi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 87'nci yıl dönümü dolayısıyla sosyal medya hesabında yayımladığı mesajda "Laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 87'nci yıl dönümünde, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerinden, Cumhuriyet devrimlerinden ve laiklik ilkesinden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz" ifadesini kullandı.
Bunları okuyunca bu adama laiklik dersi vermemizin zaruret olduğu düşüncesiyle yazıyorum. Laikliği tartışmaya ne mecali ne de entelektüel birikimi var. Düşünsenize, laiklik, "değiştirilmesi bile teklif edilemez" bir madde olarak yer alıyor bu ülkenin anayasasında. Sadece bu ülkenin anayasasında şu koskoca dünyada!
Bu toplum, tam altı asır, 72 millete, dine, ırka mensup insanı bir arada yaşama tecrübesi üretebilmiş tek toplumdur. Bunu da laiklik üzerinden değil, İslâm üzerinden başarabilmiştir. Kendi medeniyetimizle bu gerçekleşmiştir. Tabii anlayamazlar. Kendi medeniyetinin yerine; zulmün, katliamın her türlüsünü yapan terör devletlerinin uygulamalarına Batı uygarlığı konulursa olacak olan budur. Eğer Allah'ın emri laiklikle bağdaşmıyorsa, laiklik bir tür İslam karşıtı bir başka din haline gelmiş oluyor. Bizde devletin laik olması demek, İslam'a karşıt olması anlamını taşıyor.Aslında İslâm dininin yerini laiklik dini almış oluyor. Laikliği ilahi kitaplarda yazan dini kurallara benzetmek, kutsal hale getirmek demektir. Buna Kemalizm de ilave edilebilir. Şunca yıldır bütün devlet imkânlarına ve Batı'nın uşağı haline getirme, eğitim sisteminden kendi değerlerini kovma, 'irtica' adı altında İslâm düşmanlığı yapma ile ne kendimiz olarak kaldık ne de taklit ettiğimiz gibi olduk. Laikliği kutsal hâle getirecek kadar alçalan entelektüel geçinenler, ihtilalleri bu milletin başına bela edenler, TV'lerde sosyal medyada olanlar (zihin işgali geçirdiği, hafıza kaybına uğradığının da farkında olmadığı için) muhatap bile alınmamalı. Hele bu güruha 'düşüncenize saygı gösteriyorum' diyenlere şunu da öğretmek ihtiyacındayım: Saygı göstermeyeceksin, hadlerini (uygun üslûp ve usulle) bildireceksin. Sadece saygısızlık etmeyeceksin!
İslam; insanların tercihinde çok özgürlükçü. Devlet zoruyla din dayatmaz insana. Çünkü din özgür seçim işidir. Kur'an-ı Kerim, Müslümana şöyle emir verir: "De ki: Ey inkârcılar! Tapmam sizin taptıklarınıza, siz de benim taptığıma tapmazsınız. Asla tapmayacağım sizin taptıklarınıza, siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana!"
Kemalizm ve laiklik; bu milletin içinden büyük bir kesimi başkalaştırmış ve dini, dili, hayat tarzı ile başka bir kavim haline getirmiştir. Bugün çektiğimiz en büyük sıkıntı budur.
İslam, ezeli dünün ve ebedi yarının olduğu kadar her nesli her hal ve şartta inşa eder. Asli hüviyetinden uzaklaşmadığı her yer ve zamanda o asla pasif edilemez. Hep öznedir, aktiftir, aktüeldir, etkendir, etkindir. Tek kelime ile "Faal"dir.
Eline aldığı eşkıyadan "evliya", eline aldığı taştan "taçmahal", eline aldığı cahiliyyeden "saadet çağı", eline aldığı evladını diri diri gömen bir babadan dünyanın en adil yöneticisi, eline aldığı düşmanın torunlarından fatihler çıkarır. Bu, dinin sahibi olan Allah'ın "İslam" adını verdiği "teslimiyet yolunun" tabiatında var olan bir niteliktir.
Laikliği dayatanların isteği; İslâm'ı hayata dair iddialarından vazgeçmiş müzelik bir inanç haline getirmek. Vicdanlara hapsetmek. 'Ilımlı İslâm' diye bir şey uydurmak.Seküler-laik politikalar sonucu İslam'ı azaltılan ya da tamamen kaldırılan insanlar, kendilerine dinin yerine alternatif olarak sunulan yarı dinleştirilmiş resmî ideolojilere "iman" ettirmişlerdir. Cehalet döneminin putperestliği! Bunu yaparken, çok sevdikleri sıfatla "bilimsel" olmanın en asgari kurallarına ve standartlarına zerrece özen göstermezler. Kendini laik sananlar hak, hukuk, özgürlük ve adaleti hep kendileri için geçerli değerler olarak savunurlar. Bütün bunlar, kendileriyle birlikte başkalarını da kapsadığında, o hakka, o özgürlüğe düşman olmakta bir an tereddüt etmezler.