Miracımıza sahip çıkalım! Anlayarak yaşayarak yaşatarak

Miracımıza sahip çıkalım! Anlayarak yaşayarak yaşatarak

Yaşar Değirmenci

Hz. Muhammed'in aleyhisselam peygamber olmasıyla birlikte putperestlerin Müslümanlar üzerinde kurduğu baskılar, muhtemelen risaletin 6. yılından itibaren Peygamber ailesiyle az sayıdaki Müslümanlara karşı ekonomik ve sosyal bir boykota dönüştü. Üç yıl süren ve büyük acılara sebep olan boykotun ardından Rasûlullah, kısa aralıklarla eşi Hz. Hatice ile amcası ve hamisi Ebû Talib'i kaybetti. Dolayısıyla bu yıla hüzün yılı denildi. Bu acılı olayların ardından Allah Teâlâ, bir bakıma Rasulünü, sabır ve tahammülü dolayısıyla hem teselli etmek hem de ödüllendirmek için İsra ve Miraç mucizelerini O'na yaşattı.

Salatı ikame ederek, namazıduayıdesteği ayaklandırarak, Allah'a karşı esas duruşumuzuklas duruşumuzu bozmayarak

Namaz, müminin miracıdır. Dinimizin direği, gözümüzün nuru, kalbimizin huzurudur. Allah'ı anmanın en güzel şekli, ibadetlerin en faziletlisidir. Peygamberimizin buyurduğu üzere "Namaz, kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği ameldir."

Namaz mümini koruyan manevî bir zırhtır. Huşû içinde kılınan namaz, mümini hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Namaz af ve mağfiret vesilesidir. Beş vakit namaz ve Cuma namazı, büyük günah işlemedikçe küçük günahlara kefarettir.

Müminin dirilişi ancak namazla olur. Mümin namazla huzura erer. Rabbiyle olan bağını namazla kuvvetlendirir. Nefislerimiz namazla arınır, ruhlarımız namazla kemale erer. Sıradanlaşan hayatlarımız namazla bereketlenir. Cennetin kapıları bize namazla açılır.

Miraç hediyesi namazlarımızı Yüce Mevla'nın rızasını kazanmaya vesile kılalım. Namazlarımızı zayi etmeyelim. Samimiyetle ve hakkını vererek eda edelim. Kötülüklere karşı bizleri koruyan bir kalkan yapalım. Aile efradımızı, göz aydınlığı çocuklarımızı namazın huzur veren iklimiyle buluşturalım.

Hz. Peygamber'in miracı, onun şahsında, insanın "imkanlarının" insana gösterilmesinden başka bir şey değildi. Ruhani yetenekler yardımıyla bu imkanların kullanılması halinde, eşyanın, zamanın ve mekanın kısıtlayıcı ve baskıcı ortamından ruhun özgür iklimine kanat çırpışın yolları gösteriliyordu.

Başta Hz. Aişe olmak üzere bazı seçkin sahabilerin de söyledikleri gibi bu Hz. Peygamber'e teselli olarak verilen "ruhani bir müşahade" olayıdır. Bu müşahadenin Hz. Peygamber'in hayatında bir kez değil birkaç kez yaşanmış olması kuvvetle muhtemeldir.

Aslolan, miracın tarihsel olarak zaman, mekân ve mahiyetinin sırrına ermek değil, miracın bu ümmete verdiği engin mesajı her bir mü'minin ruhunda hissetmesi ve kendi miracının zeminini hazırlayarak onu gerçekleştirmesidir.

Bir Miraç gecesine daha esaret altında bir Kudüs'le giriyoruz. Rabbimiz İnşallah bizlere başkentin Kudüs olduğu Mescidi Aksa'da Cuma namazında bizleri buluşturarak da miracı yaşattırır.

Miraç müşahedesini Allah Resulü yaşamıştır. Ve o da Rabbine kavuşmuştur. Burada asıl sorulması gereken soru şudur: Peki, bu müşahededen bize kalan nedir Bizim için bu tarihi olayın anlamı, sadece Efendimize verilen armağan olması mıdır Vahyin modern muhatapları ve Hz. Peygamber'in bıraktığı Risalet mirasının yaşayan temsilcilerinin bu örnek olaydan alacakları bir pay yok mudur