Medeniyetimize Dönelim!

Medeniyetimize Dönelim!
YAŞAR DEĞİRMENCİ

Hiç gündemden düşmemesi, birinci sıraya konması gereken 'Medeniyet Meselesi' ile ilgili bilgi ve fikir eksikliğimizi giderip ufkumuzu genişletmemiz gerekiyor.

Mesuliyet ve mükellefiyetimiz, medeniyetimizi mutlaka bilmemiz/bildirmemiz, bize biçilen elbiseyi değil, kendi yapımıza uygun elbiseyi giymemiz şarttır.

Gitgide kendi değerlerinden/mukaddeslerinden uzak, gücün ve güçlünün zorbalıkla sözünü dinlettiği bir dünyada zulmün ahlaksızlığın güvensizliğin yayıldığı bir 'cinnet toplumunun oluşturulduğu karanlıklardan ancak bir Peygamberi solukla, vahyin inşa ettiği insanla aydınlığa çıkabiliriz.

Kur'an ve onun pratiği, konuşanı, yürüyeni, hareket edeni Resullah Efendimiz; güce, kula, egosuna ve eşyaya kul olmak istemeyen her imkân sahibinin aradığı tek sahici kapıdır.

Ahlaksız ve manasız 'cinnet uygarlığı'nın krizden krize sürüklediği insanlığı bu krizden kim kurtaracakTeknolojinin, paranın, şanın, şöhretin, şehvetin insanlığın dengesini bozduğu asrımızda yerinden koparılan değerleri yerine kim koyacak Toprağın yerini ziftin ve betonun aldığı bir çevreye rengini kim verecekAilelerin dağılmaya yüz tuttuğu, içkinin kumarın fuhşun alabildiğine yayıldığı bir devirde 'durun kalabalıklar' diye kim haykıracak 'Tuz koktu' dedirten bir dünya. Zeminin kaydığı, her şeyin hercümerç içinde olduğu, kadının teşhir metaı olarak görüldüğü bir dünya.

Modern hayatın dayattığı her şeyi, elinizin tersiyle itip kendimize ait bir hayatın temellerini atıp bunun inşasını düşünmek zorundayız. Modernleşme, küreselleşme karşısında ülkemizin toplumsal yapısından kaynaklanan problemler var. Ayrıca ailenin çözülüşü var. Değişme dışarıdan telkinlerle değil, içerden inancımızın bize yüklediği misyonun bir gereği olarak değişmeli. Bunun için de değişkenlerle sabiteleri çok iyi bilmek gerekiyor.

'Değişerek biz kalmak, biz kalarak değişmek!' Mesele bu.

Dini hayatın dışına çeken her şeyle mücadele kendi medeniyetimize dönmemizle mümkün olur. Müessevî (kurumsal) saldırılar bireysel savunmalarla önlemeye çalışılamaz. Ancak kendi medeniyetimizi ihya ederek verilebilir. Medeniyetler ağaçlara benzerler. Tutunacak bir toprağa, saçak salacak bir mekâna, gelişecek bir iklime ihtiyaç duyarlar. Akıllı olan kişi, ağaçların gövde çapına değil, kökünün çürüyüp çürümediğine dikkat eder. Kökleri çürümüş ağaçlar, ne kadar kalın olurlarsa olsunlar, onları yıkacak/yakacak bir fırtına mutlaka kopar.

Medeniyetin/uygarlıkların kökü, değerler sistemi, o kökün yayıldığı toprak, insanların yüreği ve bilinci, o toprağı besleyecek yağmur, adalet, ahlak ve imandır.

Bugün belki de en çok ihtiyacımız olan şey, kendimizle yüzleşmek. Hiçbir yüzleşme kolay değildir ama her yüzleşme bir başlangıçtır. Hepimiz savrulduk. Dünyevileşme akımına kapılmayanımız yok. Toplumsal değerlerimizde derin bir dönüşüm var. Belki hızından, belki yönünden. Gelenek-görenek dediğimiz birçok bağ, artık gençlerin zihin dünyasında eski gücünü taşımıyor. Zaten onlar için bu değerlerin pek bir şey ifade etmediğini de görüyoruz.