Lozan tacı Müslümana şapka mı oldu

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un Lozan ile ilgili sözleri, Kemalizm'le aynı söylem değil midir Milliyetçi muhafazakârı temsil eden bir partinin seçtiği TBMM Başkanı'nın dil, din ve tarih şuurunda daha fazla hassasiyet göstermesi gerekmez mi

Ayrıca Numan Kurtulmuş; Osmanlı ulemasından âlim, müderris, bir dönem bütün Müslümanların başucu kitabı özelliğini taşıyan Amentü Şerhi'nin yazarı Numan Kurtulmuş hocamızın da torunu.

Lozan'la ilgili mesaj, hak ve hakikatten kaçıştır. Gerçek tarihle buluşmak istememektir.

Sosyal medyadan paylaştığı mesajında Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Meclisimiz, Lozan Barış Antlaşması'nı kabul ederek, aziz milletimizin tam bağımsızlığını ve Millî Mücadele'nin zaferle taçlandığını tüm dünyaya ilan etmiştir. Lozan Barış Antlaşması'yla elde ettiğimiz hakları kararlılıkla savunurken" bu cümlelere yer veriyor. Batı'ya tam esarete 'tam bağımsızlık' tam hezimeti ilan ettiğimiz dünyaya Lozan'ı 'zaferle taçlandıran' ifadesini beyan ediyor. Numan Kurtulmuş'un; zihnini, yalan söyleyen resmi tarih çöplüğünden kurtarması gerekiyor. Yoksa vatan millet, ümmet düşmanlarıyla aynı tarihi düşünceyi taşır.

Şimdi başta inkılap tarihçilerimiz olmak üzere (yeri gelmişken söyleyelim: böyle bir tarihçilik türünün bugünkü dünyada karşılığı yok) tarihçilerimizin artık Lozan konusunda kem küm etmeden konuşmaları ve millete hakikati kıvırmadan söylemeleri gerekiyor. Lozan'da 'verdi, kabul etti, feragat etti, vazgeçti' sözleri hep Türkiye için kullanılır. Toprak veren biz, toprak dediysem içinde Mısır ve Sudan gibi ülkeler var. Feragat eden biz, vazgeçen biz (mesela Kıbrıs), kabul eden (ettirilen) taraf biz.

Devamlı veren taraf biz isek Lozan'da ne tür bir zaferden bahsedebiliriz ki Lozan'da, sanki savaştan biz mağlup çıkmışız gibi, burnumuzun dibindeki adaları binlerce kilometre uzaklıktaki devletlere teslim etmişiz.Gözle görünen mesafedeki adaları, Yunan'a bırakmışsınız. Sonra da Lozan zafer!Lozan, Türkiye'nin resmen Osmanlı'dan ve dolayısıyla İslâm kültüründen kopması ve Batı'ya teslim olup bağımlı hâle gelmesinin bir başka adıdır. Lozan'la kendi medeniyetimizi, ruh köklerimizi inkâr eder hale geldikgetirildik.

Lozan'daki konferans Osmanlı topraklarının bölüşülmesi için toplandı ve Osmanlı topraklarının beşte dördünün tapusu orada el değiştirdi. Mesela Lozan'a kadar Mısır ve Sudan bizimdi. 1923'te kurulmuş bir devlet düşüncesi yerleştirildi. Öncesi inkâr edildi.

Başsız insan yaşayamazken, Peygamberimizin vefatında bile definden önce baş (halife) seçilirken, ümmetin başsız kalma günü hâlâ 'hilafetin kaldırılması' adı altında kutlanıyor. Her türlü rezillikleri yaptığı halde Hıristiyan dünyası başsız kalmasın diye Papalar, Patrikler hep var. 90'lık olsalar dahi var. Ya bizde Ümmet kelimesine bile tahammül yok!

Lozan'a giderken biz 600 yıllık bir çınarı söktük de gittik, bilmeyenler öğrensin. Burada ince bir oyun oynandı, İngilizler de tabii keyifle seyrettiler. Tıpkı hilafetin kaldırıldığını seyrettikleri ve hilafet kaldırılmadan Lozan'ı onaylamadıkları gibi. Lozan'da kim kaybetmiştir İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan kaybetmediğine göre bir kaybeden Türk tarafıdır. Lozan, Türkiye'nin resmen Osmanlı'dan ve dolayısıyla İslâm kültüründen bağımsızlaşması, kopması ve Batı'ya bağımlı hâle gelmesinin bir başka adıdır.

Ülkenin, kendi iddialarından vazgeçerek "Batı'ya teslim olması"yla sonuçlandı. İşte Lozan, bu teslimiyet'in, dolayısıyla yenilgi'nin resmen tescil edilmesidir.

Tabulaştırma ve Kemalizm'e gittiğimizin bir başka örneği de Mustafa Kemal'in Kastamonu'ya gelişleri, Şapka ve Kıyafet İnkılabı'nın 99. Yıl Dönümünün coşkuyla kutlanması. Bir şahsın her gittiğiuğradığı yere, gezdiği muhite, oturduğu sandalyeyekoltuğa, içtiği içkiye, kendisinin kullandıkları eşyaya varıncaya kadar kutsiyet izafe itmek, putperestliktir.