Küfrün karşısında teslimiyet olmaz!

Küfrün karşısında teslimiyet olmaz!

Yaşar Değirmenci

İmtihan dünyasındayız. Bu imtihanı kazanmanın yolu, Müslümanların bir ve beraberliğidir. Müslümanlar birbirinin dostudur. Allah Teala şöyle buyurdu: "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. Kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların kalplerini kaynaştıran, onları birbirine ısındıran Allah'tır. Eğer Allah onların kalplerini kaynaştırmasaydı, dünyadaki her şey verilse böyle bir muhabbeti sağlamak mümkün olmazdı." Peygamber Efendimiz de Müslümanları, birbirine sımsıkı kenetlenen binalara benzetti. "Cemaat rahmet, ayrılık azaptır" buyurdu. Bu sebeple Müslümanlar, toplumda derin yaralar açacak olan tefrikadan kaçınmalı, birlik ve beraberliğin getireceği huzur ve sükûnu arzu etmelidir. Resul-i Ekrem'in benzetmesiyle, "Müslümanca bir hayat süremeden başıboş yaşayıp ölen Cahiliyye devri halkının" durumuna düşmektir. Ümmetin birliğinin, beraberliğinin dışındaki her hareket ve yapılanmalar ise birer zararlı virüs gibi fitneyefesatadağılmayabozulmaya, vs. sebeptir. Dinimizin yaşanmasıyaşatılması, Kur'an ve Sünnetin ölçülerine uygun inanç, ibadet ve muamelat esaslarına sahip çıkmakla mümkündür. Dindarlık, dinde olanı yaşamaktır. Peygamberlerin mücadeleleri incelendiği zaman, istisnasız hepsinin ümmetlerine yönelik ortak iki davranışlarının yani sünnetlerinin olduğu görülür. İnananlardan yana tavır almak ve imanlımuvahhid nesiller yetiştirmek. İmanlı nesil yetiştirmek, mevcut varlıkları ve gelecekleri bakımından hayati önem taşır. Ümmetine, milletine hizmetin heyecanını yaşaryaşatır. Devletini yıkmaya teşebbüs eden şer güçlerle mücadele eder.

Din kardeşliğinin her türlü özel bağlardan öncelikli olduğu unutulmamalıdır. İçte ve dışta özel bağlar hatırına hissi ve fiili bozukluk, ifrada (aşırılıklara) götürür. 'Din Kardeşliği' çerçevesini yeterince genişletmeyenpaylaşamayan, daha özel bağlarıbağlantılarıbağlılıkları tercih edenler, din kardeşliğinin sevgi ve sorumluluğunu taşımazlar. Parselci bir anlayışla din kardeşliğinin parçalanmasına sebebiyet verirler. Özel bağlılıklar ve mensubiyetler, sanki dini bir vecibe imiş gibi "Ancak Mü'minler kardeştir" âyetinin yerini alır. Yalnız kendisinden olanı önemseyerek parçalanmış bir yapı oluşturur. İslâm kardeşliği, her çeşit yakınlık ve dostluk bağlarından daha kıymetlidir. Kendilerine 'dost' denilmesi câiz olmayan gayrimüslimlere ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı olan siyasî müttefiklere yönelik diplomatik zaaflara düşenler; Din kardeşliğini, tercih edemedikleri gibi İslâm'ı önemsemeyi de beceremez hale gelirler. Hiçbir özel bağ ve mensubiyet, 'İslâm Kardeşliği' olma faziletinin (erdeminin) önüne geçirilemez. Dünya bizim çevremizden, ümmet de bizden ibaret değildir. "Bölenler cemaat olamazlar, 'fırka' olurlar." Sözünü de unutmayalım. Tasavvuf büyüklerinden İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubatında, "İnsanlar kıyamet günü, (Öbür âlemde) ancak şeriattan sorulacaklar (mes'ul tutulacaklar), tarikattan değil" buyurmuşlardır. 'Asıl keramet; Allah'ın dinine hizmettir. İstikamet üzere olmaktır. İfrat ve tefride düşmemektir. Efdaliyet hastalığından kurtulmaktır' tavsiyesinde bulunmuşlardır.

Bâtıllarlabid'atlarlaAllah ve Din düşmanlarıyla mücadele ihmal etmememiz gereken önemli vazifelerimizdendir. Yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaktan kurtulalım. 'Allah, bir topluluğa şer murat ederse, onlara tartışma (cedel) kapısını açar ve onları amelden alıkoyar' sözü boşuna söylenmemiştir. Dindarlık ve dine saygı, dinî olanıdinde olanı tartışmakla değil, yaşamakla ispat edilebilir. Şeriata saygı, Şer'î olanı yapmaklayaşamakla mümkündür. Ahzap Sûresi 21. Âyette zikredilen "Üsveyi Hasene" (Güzel bir örnek) Peygamberimiz ve O'na tâbi olanları takip etmemiz şarttır. Dinin pratiği, Rasulüllah Efendimizin yaşadığı Sünneti Seniyyedir. Bunun bilgi ve belgeleri de hadis-i şerif metinleridir. Rasulüllah Efendimiz "Üç şey insanı helak eder: Boyun eğilen bir ihtirascimrilik, peşine düşülen nefsi arzular ve kişinin kendi görüşünden başka görüş beğenmemesi" buyurur. Tefrikanın temelinde yatan; grupçuluk, efdaliyet (üstünlük) hastalığı sonunda kişi ya da grupların kendilerini (hoca ve idarecilerini) hatasız kabul etmelerine, kadar götürebilir. Allah Teala "Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Her fırka kendisinde olanla yetinir ve övünür" buyurmaktadır. (Rûm Sûresi 32. Âyet)