Kudüs'ü Siyonistesaretinden kurtaralım! (2)
YAŞAR DEĞİRMENCİ
Kudüs'ün Sancak Olduğunu da Unutmayalım!
Kudüs esaret altında... Kudüs'ün esaretten kurtulmasının ilk şartı, gözü dönmüş siyonistlerin fiilî zulmünden kurtulması. Ama bu, geçici bir özgürlük olabilir sadece.
Kudüs, yalnızca gözü dönmüş siyonist esaretinden kurtulmakla özgürlüğüne kavuşmuş olmayacak. Asıl özgürlüğüne Yahûdîlerin tarihî/akîdevî, dolayısıyla siyasî esaretinden kurtulduğu zaman kavuşacak.
Hâlihazırda aciliyet kesbeden mesele, tabiî ki, Kudüs'te Müslümanların uğradığı zulmü durdurmak.
Mescid-i Aksa'nın, göğüslerini siper ederek ilk mabedimizin kapatılmasına direnen yürek ülkesinin çocukları Filistinlilerin, özellikle de kadınların ve çocukların uğradığı acımasız zulme, dolayısıyla, bu zulme yol açan ve cinayet şebekesine dönüşen İsrail devletinin Mescid-i Aksa'yı kapatmaya varacak kadar tehlikeli adımlar atma şımarıklığına, fütursuzluğuna son verebilmek.
Filistin'de yaşanan karmaşık olayları tarihî arka planına inerek vuzuha kavuşturma gayretini gösterelim. Kudüs; Mekke'nin umudu, Medine'nin ufkudur.
Hicretin 17. yılında Kudüs'ün anahtarları, Hz. Ömer'e teslim edilirken bir devir-teslim belgesi hazırlanır.
Hz. Ömer'in hilafet mührüyle tasdik ettiği bu belgede yazılı şartların başında şehrin oralı olmayan Yahudilerin yerleşimine açılmama şartı da vardır. Kudüs sancağının düştüğü dönem, büyük ailemizin tarihinde tam anlamıyla bir fetret dönemidir.
Haçlı seferleri fetret döneminin sebebi değil, sonucu idi. Müslümanlar fetrete girdiği için Haçlılar savaş açabildi, Haçlılar savaş açtığı için Müslümanlar fetret dönemine girmedi. Müslümanların fetret dönemine girmelerinin sebeplerinin basında taklit, tefrika ve taassup gelir. Büyük İslam komutanı Selahaddin Eyyubi eliyle Kudüs'ün yeniden fethi, Müslümanların fetretine son vermiştir.
Eminim ki, Kudüs'ün yeniden fethi İstanbul'un fethinin habercisi olmuştur. Kudüs fethedilmeden İstanbul fethedilemezdi. Kudüs ile İstanbul arasında dün de kader bağı vardı, bugün de. Onun için Kudüs esir düşerse İstanbul kan ağlar. Bunu görmek için İstanbul'un yüzüne değil yüreğine bakmak şart.
Kudüs sevdası; hiç bitmeyecek, Kur'an-ı Kerim ile irtibatımız durdukça sürecektir.
Yahudilerin ve Batılıların gücü, gücü kutsanmalarında gizli.
İslâm'ın gücü ise; güce değil, hakikate dayanıyor olmasında. O yüzden, Yahudiler ve Batılılar için aslolan zaferdir; Müslümanlar içinse sefer. Zafer'in öncelenmesi, öncelikle hakikatin ikinci plana itilmesiyle ve yitirilmesiyle sonuçlanır. Kaçınılmazdır bu.
Yahudiler de Batılılar da tarih boyunca büyük ölçüde hep hükümranlık kurma güdüsüyle hareket ettiler; o yüzden zafer peşinde koşturdular ama sonunda gücün güdümüne girdiler, gücün kölesine dönüştüler ve dünyayı köleleştirmekten çekinmediler.
İslâm, bu dünyayı geçici bir yer olarak görür ve Müslümanlardan dünyada hükümranlık peşinde koşturmalarını değil, hakikatin izini sürmelerini, bunun için de her dâim seferde olmalarını talep eder. Zafer, Allah'ın takdiridir. Zafere odaklandığınız zaman, hakikatle ilişkiniz sakatlanır ve zamanla kopar, yok olur. Sefere odaklandığınız zamansa, her hâl ve şartta hakikatin izini sürmeniz tek vazgeçilemez kuraldır. Yahudiler ve Hıristiyanlar, hakikati kaybettiler.
Gücü, güç üreten araçları hakikatin yerine yerleştirdiler.
Güç, hakikati yedi-bitirdi; insanın zihnini, insanî melekelerini körleştirdi; hayatı çölleştirdi; insanı nankörleştirdi ve ruhsuzluğa mahkûm etti. Bu da insanı hakikatten sürgün etti, gücün acımasız dişlilerinde yok etti, hayatı cehenneme çevirdi. Kudüs yalnızca Müslümanların idaresinde gün yüzü gördü. Farklı dinlerin nasıl sulh ve selamet düzeni içinde birlikte yaşayabileceğini dünya âleme gösterdi. Hıristiyanların idaresi altında da Yahudilerin idaresi altında da her zaman zulüm yerine dönüştü. O yüzden, Kudüs, Siyonist esaretinden kurtulmadıkça, dünya barış yüzü göremeyecek. Tarihe baktığımızda da günümüzde yaşananlara baktığımızda da görünen tek yakıcı gerçek bu.
İşgalci ABD'nin şer planındaki amacı; Yahudilerin dünya üzerindeki hegemonyasını ilan etmek. Dünya barışının anahtarı, Kudüs'ün Müslümanların elinde olmasına bağlıdır.