Kendi Değerlerimizle Fethe ve Fetih Ruhuna Bakış

Kendi Değerlerimizle Fethe ve Fetih Ruhuna Bakış

YAŞAR DEĞİRMENCİ

Fetih, "Müslümanların ülke veya şehirleri i'lâ-yi kelimetullah amacıyla İslâmiyet'e açmaları, İslâm devleti idaresine almaları" demektir.

Fetih; hayat suyu diyeceğimiz İslâm'ın inkâr yüzünden kuruyup çöle dönmüş insan yüreğine inen huzurdur, ferahtır.

Fetih; İnsana İslam mutluluğunu ulaştırmak için insanla İslam arasındaki engelleri kaldırmak gayesiyle yapılan cihadın, istila ve sömürü gayesiyle yapılan 'işgal savaşı'nın derin farkını da ortaya koyar. Cihad ile savaş arasında nasıl bir fark varsa, fetih ile işgal arasında da öylesine bir fark mevcuttur.

İslâm; dünyevî ve seküler olan savaş ve işgal kavramlarını, hem muhtevaiçerik, hem usulmetod olarak tamamen reddedip onların yerine ahlakî ve kutsal boyutları olan cihad ve fetih kavramlarını yerleştirmiştir.

İslâm; sırf dünyevî egemenlik, toprak işgali ve insan esareti amacına ulaşmak için yıkım, ölüm, kan, katliam ve vahşetle gerçekleşen savaşın yerine toprağı, toplumu ve insanın akıl ve yüreğini mutluluğahuzura açmakfetih için her türlü zihnî (içtihat), kavli (davet), kalbî (dua ve istiğfar) ve fiili gayreticihadı yerleştirmiştir.

Fetih; Kur'an-ı Kerim'de evlerin kapılarının açılması, gök kapılarının açılması, nimet ve bereket kapılarının açılması, iman ve küfür toplumunun arasının açılıp ayrılması hüküm verilmesi, Cennet ve Cehennem kapılarının açılması gibi anlamlarda kullanılmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de fetihten bahseden çeşitli ayetlerde; zafer, galibiyet ve yüreklerin imana açılması mânâlarında kullanılmıştır. Bu ayetlerin hiçbirisinde fetih; toprak işgali, siyasî, askerî, ekonomik hâkimiyetegemenlik anlamında kullanılmamıştır.

Fetih sûresi indirildiğinde, olan bitenler karşısında derin bir hüzün ve keder içinde bekleyen Müslümanlara Peygamber Efendimiz surenin ilk âyetini kastederek şöyle diyordu: "Bana dünyanın tamamından daha hayırlı bir âyet indirildi."

Ayetlerdeki fetih; askeri bir zafer, toprak işgali ve siyasi hâkimiyete değil, İslâm ile insanın arasındaki engellerin kaldırılıp aklın ve kalbin İslâm'a açılmasına delalet eder.

Rasulullah Medine hakkında şöyle buyuruyordu:

"Ülkeler ve şehirler zorla işgal edilirler. Medine ise Kur'an ile fethedilmiştir."

Hepimiz bilmekteyiz ki Medine üzerine bir ordu yürümemiştir. Medine ne savaş ne de sulh yoluyla da elde edilmemiştir. Aksine bireysel ve sosyal bir dönüşümle Medine İslâm'ın beşiği olmuştur. Medine'nin fethi de yürek fethi ile gerçekleşmiştir.

Peygamberimiz Mekke'nin fethi günü şu emri veriyordu:

"Yaralıyı, esiri öldürmeyiniz. Kaçanı takip etmeyiniz. Kapısını örten güvenliktedir."

Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Müslüman olmayan azınlıklar, kendi kültürlerini huzur içinde yaşamışlardır. Hayatlarına müdahale edilmemiştir. Dikkat edilirse Lozan'ın gizli anlaşmalarıyla Hilafet kaldırılınca, devlet paylaşılınca, baklava tepsisindeki dilimler gibi 'devletçik'ler kurulunca Osmanlı'nın terk edildiği yerlerde Balkanlar'da, Ortadogu'da huzur kalmamış, kan, gözyaşı, vahşet ve katliamlar yerini almıştır.