İtikadımızı ve zihniyetimizi gözden geçirelim!

İnsan fıtratına uygun bir itikat ve zihin inşasına ihtiyacımız var. Yaşadığımız her olayın peşinden sürükleniyoruz. O hâle geliyoruz ki selin önündeki kütük, rüzgârın önündeki yaprak gibi olmaktan kurtulamıyoruz. Zihnî ve itikadi yapımızı âcilen gözden geçirmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak sadece bilim, teknoloji ve ekonomik kalkınma ile insanlığınbunalımlarına çözüm bulmak mümkün olmayacak, yeryüzü her gün problem üreten çaresiz, bunalımlı toplum olmaktan kurtulamayacağız.

Öncelikle zihin ve zihniyet kavramlarını kendi değerlerimizle tanımlamamız lazım.

Zihin; insanda anlayış, kavrayış, algılama, hâfıza anlamlarına geldiğine göre Batı'ya bakarak mı tanımlayacağız

Zihniyet; bir toplumdaki bireylerde, görüş ve inançlarının etkisi ile oluşan düşünme yolu, düşünüş biçimi, bakış açısı, ortak tavır alış olduğuna göre biz kendi ölçü ve millî manevi değerlerimiz içinde bir zihniyete sahip olmalıyız. Ancak o zaman ortakmüşterek değerlerde buluşuruz. Hangi meseleye el atarsak atalım dönüp dolaşıp Millî Eğitim'de bitiyor. Hep yazdığımız, söylediğimiz mesele! Son yüz senedir Batı uşaklığından kurtulamadık. Kanın, zulmün, katliamın, câniliğin 'uygarlık' etiketini çöpe atamadık. Muhafazakâr iktidarlar da Kemalizm ve sekülerizmin esaretinden kurtulamayıp her konuşmalarında 'çağdaş uygarlık' hedefini göstermelerinden kurtulamadılar.

Belli bir bakış açısı ile sürdürülen değer hükümleri ve tercih edilen eğilimler; bizi biz yapan kutsallarımız olmalı. Çünkü zihin üretir, zihniyet üretileni kendi amacı doğrultusunda kullanır. Zihin yapar, zihniyet uygular. Öncelikle insanlığın hayrına olacak bir zihniyet inşasını önemsemek durumundayız. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim; toplumsal zihniyet inşaası ile işe başlar. Kur'an her şeyden önce bir zihniyet kitabıdır. Zihinlerde bir inanç, bir bilinç, bir direnç oluşturmak için geldi. Gönderilen bütün peygamberler bir zihniyet değişimi ile görevlendirilmişlerdir. Böylece toplumlarda yaşanan fıtrata yabancılaşma ve yozlaşmanın önüne geçmek için mücadele etmişlerdir. Vahyin rehberliğinde ilahi değeri hâkim kılmanın gayretiyle yaşamış ve yaşatmışlardır. Cahili zihniyete karşı tevhidi ve fıtri bir zihniyeti ve itikadı yerleştirmek, hayata hâkim kılmak için bedel ödemişlerdir. İtikat yerine 'inanç' kelimesini yerleştirmek yanlıştır. İnançlar vahye dayanmadığı, vahiy çerçevesinde kalmadığı müddetçe hep yanlıştır, bozuktur, hatadır.

Zihniyet ve itikadi zafiyetler; şahsiyet ve hassasiyetlerimizi zorluyor. Kapalı, tutuk, donuk, bağımlı zihinler zihniyet inşasına giden yolu tıkıyor. Zihniyet değişimi toplumsal değişimin ayrılmaz parçasıdır. Yüce Allah, "İnsanın önünde ve arkasında, Allah'ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan kanunlar, korumalar ve davranışlarını zapta geçirmek için nöbet tutan melekler vardır.
Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah'ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz. (13 Ra'd, 11) buyurmaktadır. Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez.