İstikamet derslerinin mekânı okullar ve verilen eğitim

Kurban Bayramı yaklaşırken okulların tatili ile Kurban Bayramı aradaki birkaç günlük ara konuşulurken okulların her açılışın kapanışın yeni bir ümit, yeni bir tohum, yeni bir duruşun, "tatil" yerine konuşulmasını isterdim. Beşerî konuların unutulmadığı, insanın merkeze alındığı, sevgi-şefkat-merhamet temelli bir eğitime geçişin yaşanacağı bir dönem beklentisi içerisindeyim. Hep diplomalar, kariyer sahibi olma, iş, güç, para, makam mevki elde etme. Hep konuşulan bu! Okullardan her bahsedişte; düşünceyi, sevgiyi, saygıyı, ahlakı, şefkati, merhameti de öğrencilere verilebilmek mümkün olabilseydi. Başta öğretmenlerimize, sonra yavrularımıza bir gaye, bir ideal sahibi olmanın gereğini anlatabilseydik. Öğrencilerimizi mezun ederken, üzerlerine sinmiş, hayatlarında mutlaka uygulayacakları izlenimi veren bir ahlak eğitimi verebilseydik. Alışkanlıkların en asili olan "okuma alışkanlığı" kazandırabilseydik. Değişen şartlara rağmen "biz kalarak değişme, değişerek biz kalabilme"nin usul ve üslubunu öğretebilseydik. Modernleşme, küreselleşme adı altındaki yozlaşma ve "kimlik-kişilik erozyonu"nu önleyebilseydik. Yol-köprü-baraj yapımına verdiğimiz önem kadar, kendi mukaddeslerimizin, yavrularımıza intikalini sağlayabilseydik. "Önce insan!" diyebilseydik. Parayı, makamı, mevkiyi ideallerimizin gerçekleşmesi uğrunda harcayabilme metodunu gençlerimize aşılayabilseydik. Magazin-futbol-internet bağımlılığının ördüğü ağdan onları kurtarıp fıtratlarına uygun ortamların mevcudiyetinden gençlerimizi haberdar edebilseydik. Şikayetçi olduğumuz durumlardan kurtulurduk.

İstikamet derslerinin mekânı okullar olsaydı hasretini çektiğimiz huzurlu sükûnlu toplumda yaşar, ölçülü ve dengeli hayatımız olurdu. Geleceğimiz olan gençlerimizle ümitvar olurduk.

Eğitimin; insandaki gizli kabiliyetleri ortaya çıkarması, iyi insan yetiştirmesi, bilgiyi öğretirken "fayda" ilkesine dikkat etmesi, eğittiği insanları istikamette tutması, sözle-davranışı birleştirmesi gerekmez mi Eğitim; bir nevi kendi ruh köklerinden gelen kültür mirasının gelecek nesillere intikalini sağlayan süreç değil mi Eğitim; toplumdaki sosyal veraseti (medeniyet, ahlak vs.) kendisine teslim edilen evlatlarına iletmesi gereken bir vasıta değil mi Bizi kendi kültürümüzle, millî-manevî değerlerimizle buluşturacak bütün faaliyetlerin merkezi okullar değil mi Beş-on yıl önce yazılmış bir makaleyi anlamakta zorluk çeken, kendi kültür kodlarını, kavramlarını dahi bilmeyen bu nesil hangi eğitim kurumlarında yetişip geldi Türk Eğitim Sisteminin dışına çıktığımızda; Siz Shakespeare'i okumamış bir İngiliz, Konfüçyüs'ü okumamış bir Çinli, Dostoyevski'yi okumamış bir Rus, V.Hugo'yu okumamış bir Fransız, İncil okumamış bir Hıristiyan, Tevrat okumamış bir Yahudi düşünebiliyor musunuz

Merhum Prof. Erol GÜNGÖR'ün şu hatırası ne kadar ibretamizdir. Türk modernleşmesi hakkında önemli çalışmalar yapmış büyük bir sosyal bilimci olan Rustow asistanı E. Güngör'e Türk Millî Eğitim sisteminin hali-pür melali konusunda bir gün Beyazıt Meydanında birlikte yürürken "Erol, etrafta 7-8 yaşlarında gözlerinden zekâ fışkıran çocuklar görüyorum. Bu zeki çocukları okullarınıza alıp nasıl aptal hale getirdiğinizin sırrını bir türlü çözemiyorum. Sahi, bu çocukları okullarınızda nasıl aptal hale getiriyorsunuz" diye soruyordu. Evet o günden bugüne ne değişti Laik devlet, Müslüman toplum. Sonuç: Elbette ki, kültürel şizofreni olacaktı. Laiklikle Müslümanlık uzlaştırılamazdı. Çünkü laiklikle Müslümanlık uzlaşmaz. Bütün uzlaşmalar, "uyuzlaşma"yla sonuçlanır. Ortada ne laiklik kalır ne de Müslümanlık. Hıristiyanlık'la Müslümanlık uzlaştırılabilir mi Hıristiyan Hıristiyan, Müslüman Müslüman kalsın; ki, bir yer'i ve değer'i olsun. Bizim ait olduğumuz "yer" İslâm. Eğer ait olduğumuz "yer"i yitirirsek, dilimizi de düşünme, bakış, görme biçimlerimizi de yitiririz. Çağ'ın ağ'ları, bağları, kavramları ve bağlamları içinden bakarız her şeye ve bize ait olan hiçbir şeyi de bilmeyizbilemeyiz. Görmeyiz göremeyiz. İnşallah bu son yapılan müfredat değişiklikleri uygulanacak aidiyetini (her şeye rağmen unutmayan) öğretmenlerimiz tarafından, örnek tavır ve davranışlarıyla uygulatır. Malum güzel sözden ziyade güzel, örnek davranışlar etkiler.

Gazetelere verilen ilanlarda gördüm. "Anaokulunda tam gün İngilizce Eğitimi" veriliyormuş. İlanı veren okul da dindar kesime ait bir okul. Ne diyelim Allah basiret versin. Kendi dilini-dinini öğretmeden yabancı dil! Nasıl eğitim ama!..

Bizi biz yapan değerler, şahsiyetimiz, kimliğimiz, aidiyet duygumuz bunlar ne olacak Her şeye fiyat biçilen bir dünyada bizim değerimiz olmasın mı Verdiğimizi bile muhafaza edemeyen okula, bu vatandaş nasıl güvensin