İslam kardeşliğini yaşayalım, yaşatalım
İslam kardeşliğini yaşayalım, yaşatalım
YAŞAR DEĞİRMENCİ
En ihtiyacımız olan İslam kardeşliği meselemizi bir âyet ve bir hadisin ışığında tefekkür edip gereğini yerine getirmek mecburiyetimizden bahsetmek istiyorum.
Her sistem gibi İslâm da kendi cemiyetini belli esaslar üzerine kurmuştur. İnançta tevhid'i; cemiyette de uhuvvet'i yani kardeşliği esas almıştır. Dolayısıyla İslâm toplumu, sınırları İslâm imanıyla çizilmiş kardeşler topluluğudur. Bu topluluk ve kardeşliğe imandan başka hiçbir şey, mesela ne ırk, ne renk ne de coğrafya sınır çizemez. İslâm kardeşliğinin yegâne belirleyici ön şartı "La ilahe illallah Muhammedur'r-resulullah" demektir. Bu Kelime-i Tevhîd'i söyleyen herkes Müslümandır ve diğer Müslümanların din kardeşidir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bu gerçek, "Bütün mü'minler kesinlikle kardeştirler. Öyleyse kardeşleriniz arasında sulhu, barışı sağlayın, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltin, geliştirin. Allah'a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Ola ki, ilâhî merhamete mazhar olursunuz. (49 Hucurat sûresi 10. âyet) şeklinde pek açık biçimde belirlenmiş ve ilan edilmiştir. Sevgili Peygamberimiz de "Müslüman Müslümanın kardeşidir" buyurmuş, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi devirde yaşamış bulunursa bulunsun, bütün Müslümanların birbirlerinin din kardeşi olduklarını bütün dünyaya duyurmuştur. Hatta bizzat kendisi Medine'ye teşrif ettiklerinde, Mekke'den gelen muhacirlerden her birini Medineli Müslümanlardan biri ile kardeş ilan etmiş, böylece ilk İslâm cemiyetini, kardeşlik esas ve uygulamasıyla başlatmıştır. Modern dünyanın 'toplum dayanışması' dediği ve aradığı oluşumu, Peygamberimiz, kıyamete kadar yaşayacak olan ümmetine örnek olmak üzere muahat (kardeşlik) uygulamasıyla, daha ilk İslâm toplumunda gerçekleştirmiştir. Bu sebeple Müslümanlar, kardeşliği Kitap ve Sünnet ile ilan edilmiş ve Medine İslâm toplumuyla o kardeşliği yaşamaya başlamış bir ümmettir. Kardeşlik kutlu ve güçlü bir bağ olduğu kadar büyük bir sorumluluktur da. Aynı dine mensup insanların adedince büyüyen bir sorumluluk. Kardeşler arasındaki ilişkilerin nasıl olması lazım geldiği konusunda, hem Kur'an-ı Kerim'de hem de Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde çok ciddî tavsiye ve uyarılar bulunmaktadır. Bütün bu uyarı ve tavsiyelerin özünü aslında 'kardeşlik' kelimesi ifade etmektedir. Peygamberimiz bu yüzden kardeşler arasındaki her türlü münasebette, Müslümana kendi nefsini düşündüğü kadar din kardeşini de düşünmesini tavsiye etmiştir. "Hiç biriniz, kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe olgun mü'min olamaz." Bu hadis-i şerif, din kardeşliği sorumluluğunu bütün boyutlarıyla pek özlü bir ifade ile ortaya koymuş bulunmaktadır. Müslüman kardeşleri yanı başında dururken onları bırakıp başka din mensuplarını ve dinsizleri dost edinemez. Çünkü Müslümanın dostu ancak Müslümandır.
Memleket, millet, ümmet ve devlet düşmanlarıyla birlikte hareket edenlerin durumunu nereye koyacaksınız Hani 'Allah için sevme, Allah için buğz etme' özelliğimiz Müslüman, öteki Müslüman kardeşlerine buğz edemez, kin tutamaz, sırt çeviremez. Araya bir takım sun'î üstünlük ölçüleri koyamaz. Mensup olduğu cemaati, dinin yerine koyamaz, üstün göremez. Çünkü İslâm'da üstünlük sadece ve sadece takva iledir. Gerek fert, gerek millet olarak tercihlerini daima din kardeşlerinden yana kullanmak zorundadır. Günümüz dünyasında beynelmilel platformlarda Müslümanların birbirlerine arka çıkmaları, dünyadaki güç dengeleri bakımından fevkalade ehemmiyet arz etmektedir. Bu konuda şu hadis-i şerif pek dikkat çekicidir: "Müslüman Müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman Müslümana zulmetmez. Müslüman Müslümanı başına gelen musibette terk etmez, onu zalimin zulmünde bırakmaz. Müslüman, din kardeşine yardımda bulundukça Allah da ona yardımda bulunur. Kim, bir Müslümanın dünya darlığını giderip de sevindirirse, Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderip mutlu eder. Kim, dünyada Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter." Hadisten açıkça anlaşıldığına göre din kardeşliği çerçevesinde kardeşçe yapılacak işlerin ahirette de karşılıkları görülecektir. Yani kardeşler birbirleri için 'ahiret yatırımı' vesilesidirler. Fasık birinin verdiği habere hemen inanılmayıp araştırılmalıdır. Özellikle günümüzde güdümlü haber kaynaklarının bilhassa Müslümanlar hakkında verdikleri haberleri, mutlaka aynı değer ölçülerini paylaşan kaynaklardan tetkik etmek bir vecibe haline gelmiştir. Anlaşmazlığa düşen Müslümanların ve Müslüman grupların araları bulunmalı, hak ve adalet ölçüleri ile aralarında hükmedilmelidir. Haksız olan tarafı, Allah'ın koyduğu sınırlara razı etmek için her türlü çareye başvurulmalıdır. Kardeşlerin araları ıslah edilmelidir. Erkek Müslümanlar diğer erkek Müslümanları, kadınlar da öteki hanım Müslümanları alaya almamalı; onların Allah katında kendilerinden daha kıymetli olabileceklerini hatırdan çıkarmamalıdırlar. Çirkin lakaplarla çağırmamalı, su-i zanda bulunmamalı, gizli yönlerini, sırlarını araştırmamalı, onları gıybet edip çekiştirmemelidirler.