Hâkimiyet Allah'ındır!

Hâkimiyet Allah'ındır!

Yaşar Değirmenci

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın da aralarında bulunduğu 47 kişinin ismi geçen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu CHP'yi ayağa kaldırdı.

"Suç örgütüne üye olma", "ihaleye fesat karıştırma" ve "haksız mal edinme" suçlamalarıyla gözaltı kararı verildiği ifade edilmişti.

Bu arada, soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen ve daha önce "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan tutuklanarak görevden uzaklaştırılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in işlemlerinin de cezaevinde yapıldığı öğrenildi.

Demokrasiye sahip çıkmaya geldiklerini dile getiren

"Halkın belediyesinden ayrılmayacağız. Bu aşamadan sonra büyük bir mücadeleyi başlatıyoruz" ifadelerini kullananlar, suçlarını kapatmak içinde türlü çaba gösterenler de muhalefetin ve diğer belediye başkanları mensupları. Öncelikle adalete intikal etmiş, suçu sabit görülüp cezaevine giren, diğerinin de soruşturması başlamış mahkeme kararı ile gözaltına alınmışlara sahip çıkmak "suç ortaklığı"dır. Suç ortaklarının yayın organları 'basın organı' bile diyemiyor attıkları başlıkları görünce de 'paçavra' demekten de kendimi alamıyorum. Cumhuriyet'in attığı manşet "Egemenlik Milletindir" Ulus demeyi unuttular her hâlde. Kendi değerlerinin hep düşmanlığı yapanların önce "millet" kavramını öğrenmeleri gerekiyor. Hiç olmazsa toplanan kuru kalabalığın millet olmadığını öğrensinler.

Gelelim "egemenlik milletindir"e. Hâkimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır. Ebucehil kadar bile inançları yok. Yaşatan, yaratan, öldüren dirilten, dünyaya, tabiata, aya yıldızlara, yer yüzüne gökyüzüne, bütün varlıklara (hayvanı, bitkisi, sebzesi, meyvesi) vs. "Eserden müessire" gitmek ve bütün âlemlerin, kâinatın sahibi Allah'tır! Bütün bu varlıkların sahibi "malikil mülk" olan Rabbimizden başka hâkimiyet kimin Millet, devlet de bütün bu varlıklar onlara emanet olarak verilmiştir. Emanete bırakılanların sahibinin emanetçi olmayıp ona teslim edenin asıl sahibi olanların olduğu bu güruha anlatamayız. Çünkü bu güruh; bakan görmeyen, işiten duymayan şifa bulmaz gözleri ve kulakları perdeli, duyarlılıklarını kaybetmiş robotlardır. Psikolojik, sosyolojik, pedagolojik tedaviye muhtaçlardır.

Bizde demokrasi; çok kötü bir muhalefet geleneği devraldı. Bizde muhalefet 'devirelim kurtulalım' demekti. Son yaşananlara bakın muhalefetin tek derdi 'iktidarı devirmek!' Milletin teveccühünün yansıdığı oy'la bunu yapamayınca asker postallarını beklemek.

Milletin seçtiği bir iktidar, milletin seçtikleri tarafından oluşturulan bir icra, anayasayı ihlal eder mi, diktaya gider mi, usulsüzlükleri yolsuzlukları destekler mi Böyle bir şey olmaz.

Kimseye güvenilmediği ve bir güven kurumlaşmasının var olmadığı bir toplumda, en mükemmel sistemleri ve düzenleri bile işletemezsiniz. Bir güvenilmezlik düzeni oluşursa, bu en çok gerçekten güvenilmez olanların işine yarar; onları pervasız ve rahat bir hale getirir.

Demokratik devlet yapısında ve hayatında 'güven', esastır. Milletin seçtiği iktidara güveneceksin. Çeşitli sınamalardan ve elemelerden geçerek üst seviyedeki görevlere getirilmiş kişilerin iyi niyetine güveneceksin. Aksi sübut bulmamışsa, güveneceksin. Demokratik toplumda bu güven ilkesinin büyük önemi vardır. Ayet mealleriyle bitireyim.

"Onlara, 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiğinde, 'Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız' dediler. Ya atalarının aklı bir şeye ermemiş, doğru yolu bulamamışlarsa! İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler." (Bakara 170-171) "Ancak, Allah'ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun iradesinin tecelli etmesi halinde siz de iradenizi ve tercihinizi kullanarak isabetli davranabilirsiniz. Allah her şeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır." (76 İnsan 30)

Bu sayede siz, zaten Allah'ın istediğini istemiş (olursunuz): Elbette Allah her şeyi bilendir, hep hikmetle hükmedendir. (Zaten Allah (dilemenizi) dilemese siz asla dileyemezdiniz."

Aklı iyi işleterek imana ulaşmak ne kadar insanca ve insana yaraşır bir durum ise onu bir yana bırakıp körü körüne başkalarının peşine düşmek, bâtıl inanç ve gelenekler üzerinde düşünmemek de o kadar insanı kendine yabancılaştıran ve onu âdeta akılsız canlılar seviyesine indiren bir tutum, bir davranıştır. Allah Teâlâ kullarına, doğruyu, güzeli ve iyiyi bilmek ve bulmak için iki değerli kaynak lütfetmiştir: Vahiy ve akıl.