Gençlerimizle Üniversite Adaylarımızla Tercih Dertleşmesi

Üniversiteye girmek için çok çalışan, gayret gösteren, gençlerimiz, kaderine girecek tercihi yaparken zorlanıyorlar, güçlük çekiyorlar. Bu tercihi yaparken çektikleri zorluk, stres, kararsızlık sadece adayımızı değil, ailelerini, akrabalarını, komşularını da ilgilendiriyor. Paranın, makamın, kolay kazancın hâkim olduğu toplumda gençler de 'geçim derdi, iş bulamama endişesi, birkaç fakülte bitirme, birkaç dil bilme' gibi düşüncelerin de istilasına uğramış durumda. Bizim ilk başta iyi insan yetiştirmemiz gerekiyor. İyi insan olmayı ideali olarak öğretemediğimiz zaman çocuk hırs, doyumsuzluk gibi çeşitli zevk tuzaklarına ve insani zaaflara yenik düşebiliyor. "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Cennete götürecek amel; iyi insan olmaktır. İyi insan da mesken-meslek ve ticari komşularının şahitliğitanıklığı ile olur." Gibi hadis-i şerifleri unutmayalım, hayat ilkelerimiz olsun.

Şu anda bir nevi gönüllü kölelik var insanlarda. Başarı köleliği var. Tüketim ekonomisinin köleliği var. Lüks ve konfor köleliği var. Bunun sonucunda da hep daha fazla, daha fazla diyerek insan stresi artıyor. İnsanların hayattan beklentileri arttıkça, stres seviyesi yükseliyor ve sürekli bir kaygı hali ortaya çıkıyor. Bu sebeple, hayat tarzımızı ve beklentilerimizi yeniden gözden geçirmek; stresi azaltmak ve daha sağlıklı bir hayat sürmek için önemlidir.

Sade hayat; bereketli, huzurlu, kanaatkâr, sabır ve şükürlü bir hayatı gerçekleştirir. Bunalımlı toplumun ferdi olmaktan da kurtarır gençlerimizi.

Kendini tanıyan ve kendini yöneten hayatını da yönetir. Hayatın akışında "irade terbiyesi" gündemde olmalı. Yaradılışımızda iradeyi kullanmakta serbest bırakılmışız. İrademizi kullanırken, tercihimizi yaparken sonuçlarını da düşünerek hareket etmeliyiz. İrademizi kullanıp tercihimizi yapıp sonuçta karşılaştıklarımızı 'kaderim böyleymiş' demek yanlıştır. Kader meselesini de bilmemiz gerekiyor. Takdir kader imanın şartlarındandır, adım atan kul, yaratan Allah'tır. Attığı adımın tecellisi kaderin ortaya çıkmasıdır. Dünyayı değiştirmeye gücümüz yetmez ama kendimizi değiştirmeye gücümüz yeter. İnsanın hayatında iki önemli kararın (evlilik ve meslek seçimi) doğru karar verebilmeye bağlı. Bunun için de çok boyutlu düşünülmesi gerekiyor. Verilen kararların daha sonra telafisi çok zor. Meslek seçimi özellikle lise çağında, üniversite seçim döneminde önem kazanıyor. Öğrenciler meslek ve tercih kararlarını en doğru nasıl yapacaklarının endişesindeler.

Gençler için tehdit ve zararlı olabilecekler, güçlü ve zayıf yönler belirlenmeli. Gençler sosyal alanda veya matematikte çok başarılı olsa da anne ve babalar kendi fikirlerine göre çocuklarına meslek seçimleriyle ilgili çok fazla müdahale ediyorlar. Çocuklarını bir eşya gibi, kedi yavrusunu alıp oradan oraya koyma gibi davranışlar sergiliyorlar. Bazı anne ve babalar, çocuğumun üzerinde kararı ben verebilirim diyorlar ve çocuklarını eşya yerleştirir gibi yerleştirmeye çalışıyorlar. Anne babalar bu hatayı çok yapıyorlar.

Sınav öncesi kaygı normal, kaygısız olmak anormaldir. Kaygı olur. Biz 'stres var, panik yok' diyoruz. Panik yapmak doğru değil. Panik insanın düşünce sistemini bloke ediyor. 'Ne olacak, kazanacak mısın, kazanmayacak mısın' Sonuç odaklı düşünenler de oluyor. 'Ya kötü soru çıkarsa ya bilmediğim yerden çıkarsa, ne olacak, ya kazanamazsam' diye. Bunu farkında olmadan anne babalar da yapıyorlar. Çocuğa hatta şöyle diyor; 'Boş ver sen kazanamazsan da olur'. Bunu moral için iyi niyetle söylüyor ama çocukta sorumluluk duygusu yüksekse çocuğun kaygısı daha da artıyor. Çünkü ona kazanamama ihtimalini hatırlatıyor. Halbuki ona şöyle demek lazım; 'Bak sen daha önce şu kadar denemeye girdin, yüzde şu kadar başarılı oldun. Bu senin başarılı olabileceğini gösteriyor. Sen elinden geleni yaptın. Biz senin arkandayız.' Buyurgan yaklaşım çocuğu kaybettirebiliyor

Anne ve babaların 'Ben başaramadım çocuğum başarsın' şeklinde iyi niyetleri var ancak bu durumun sakıncaları olabiliyor. Çocuklar bu durumda anne ve babaya karşı ters kimlik geliştiriyor. Bu çağ özgürlük çağı. Çocuğa buyurgan yaklaşmak çocuğu kaybetmektir. Burada anne babanın uyarıcı vazifesi var. Annelik ve babalık rolünü yıpratmadan çocuğu yönlendirmek lazım. Buyurgan tarzda yaklaşmak, çocuğun bütün sorumluluğunu almak demektir. İnsan mesleğini yaparken başarılı ve mutlu olması önemli ama istekli olması da önemli. İşyerine zorla gitmek kişiye haz vermez. Çocuğa artıları ve eksileri söylemek lazım. Ortak noktada buluşmayı anne babalara öğretmek lazım, bu da konuşmakla, samimi davranmakla olur. Ebeveynler, 'ben' veya "biz" diliyle konuşmalı. Sen diliyle konuşmak çocukta tepki geliştirebilir. Bence böyle olmalı diye fikir sunmalı. Anne, baba ve çocuk ortak mutabakatla karar vermeli ama çocuk kararsızsa ebeveynler yol gösterebilir. Çocuk kararlıysa anne ve baba kendi fikrini gerekçeleriyle birlikte belirtip, seçimi çocuğa bırakmalıdır. Çocukların da ebeveynlerinin fikirlerine hayır deme hakları var. Anne ve babanın müdahale ettiği seçimlerde çocuk her olumsuz olayda onları suçlar. Ebeveyn rolü okuldan ve meslekten daha önemli.

Genelde adayların en sık yaptığı hatalardan biri de ilk tercihleri çok dikkatli ve istekli yapıp, listenin sonlarına doğru biraz "buraya düşmem rahatlığı, biraz da mutlaka yerleşeyim tedirginliği" ile yapılan gelişigüzel tercihlerdir. O listede yer verdiğin her program en az bir diğeri kadar değerli ve önemli olmalıdır! Hangi sıradakine yerleşirsen yerleş, seni mutsuz edecek bir program o listede kesinlikle olmamalıdır.

Hayatta başarılı olanlar değil, uyumlu olanlar muvaffak oluyor. Allah başarının mükafatını tahammül edenlere veriyor. Kişinin yeteneklerini, sosyal becerilerini de bilmesi önemli. Testle kişi kendini analiz ederse sonuca göre bir alana yönelebilir. Ülkemizde 700'ün üzerinde akademik meslek alanı var. Bunların bazıları bilinen ve çok tercih edilen, bazıları da hakkında çoğu adayın fikir ve bilgi sahibi olmadığı, bu sebeple az tercih alan programlar. En azından listene girecek akademik programlar hakkında asgari bir bilgiye sahip olman gerekiyor. Programın ne olduğunu, hangi bilgi, beceri ve yetenekler gerektirdiğini, eğitim esnasında hangi dersleri alacağını, mezuniyet sonrası görevleri, çalışma hayatındaki yerini ve gelecekte duyulacak ihtiyacı mutlaka gözden geçirmelisin.

Bazı ebeveynler, özgürlük ve sorumluluk arasındaki dengeyi sağlayamıyorlar. Özgür bırakıyoruz demekle sorumluluk yüklememek ayrı şeyler. Çocuğun hayatta bir hedefi, bir ideali olması gerekiyor. Ergenlik dönemi bitimine kadar üçüncü kişilerin rolü çok önemli. On sekiz yaşına kadar anne baba çocuğun doğal vasisidir. Çocuklar on sekiz yaşına kadar maddi ve manevi anlamda ebeveynlerinin sorumluluğunda. Çocuklar bizim ama bizim uzvumuzorganımız değil. Onların psikolojik durumlarını da düşünerek hareket etmeli. Çocuklar o dönemde kısa vadeli düşünür, anne ve babalar orta ve uzun vadede düşündükleri için onların da tavsiyesi çok önemli tabi.

Kişi eğer bu sınavda başarısız olursa kendisine başkadeğişik planlar yapması lazım. Bu sınavlara dünyanın sonu gibi anlamlar yüklenmemeli. Adayların kendilerine sürekli yeni yollar çizmesi lazım. Kesinlikle başkasının hatırı için okumayacakları bölümü yazmasınlar. Belki kazanırlar ama ya okuyamazlar ya da okurken çok zorlanırlar. Tercihlerimizin hayatımıza yön verdiğini unutmayalım. Bir İnsanın en büyük projesi kendisidir. Kendisine hedef koyması, kendisini yönetmesidir. Kendisini yöneten kimse işini yönetebildiği gibi başarılı ve mutlu da olabilir. Onun için tercih dönemi önemli. Tercih döneminde olan bütün adaylar sadece diploma almak için değil, kendini geliştirmek, öğrenmek, mesleğinde iyi olmak ve bölüm, üniversite tercihlerini bunları da düşünerek yapmaları gerekir.

Öğrenme ve kendini geliştirme heyecanı olmalı. Bir öğrencide olması gereken en önemli özellik öğrenme ve kendini geliştirme heyecanı olmasıdır. Bir insanın en büyük projesi kendisidir, kendisine hedef koyması, kendisini yönetmesidir. Kendisini yöneten bir kimse işini de yönetiyor, başarılı oluyor.

Tercih listeleri doğru şekilde hazırlanmalı. Bütün tercih haklarını kullanırsan, şansının tamamını kullanmış olacaksın. Bir programı ilk ya da son sıraya yazıyor olmanın yerleşme şansını arttırma ya da azaltma bakımından bir etkisi yok. Az sayıda tercih yapanlara da ÖSYM özel bir önem verip onları daha önce yerleştirmediğine göre listenin tamamına yakınını doldurman şansını doğru kullanman açısından oldukça önemli. Adaylar genelde önceki yıllarda yüksek puanlı yerleri daha üst sıralara, düşük puanlı yerleri daha alt sıralara yazma eğilimindedirler. Böyle bir dizilim eğer istek sırana uygunsa bunda bir sakınca yok; ancak liste puan ve sıradan bağımsız en çok istediğinden en az istediğine doğru dizilmeli. Aday öğrencilerin tercih listelerini doğru yapmaları önemli. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde keşke dememek ve pişmanlık yaşamamak için bugün yapılan tercih ve verilen kararların büyük önem var. Güçlü ve zayıf yönleri bilmek çok önemli

Kişinin kişilik özelliklerini, ilgi alanlarını, akademik yönünün mü yoksa sosyal yönünün mü güçlü olup olmadığını belirlemesi, geleceğine yön vermede çok etkili oluyor. Kimi zaman çevremizin de etkisiyle güçlü ya da zayıf yönlerimizi göz önünde bulundurmadan zaaflarımıza göre karar veriyoruz. Bu sebeple kişiliğimize en uygun meslek alanlarını seçmek önemlidir. Başarı sıralamasına göre tercih yapılmalı. Burada vurguladığımız puan ve sıralama derinliği olan, ilgini çeken benzer programlardır. Puanı ya da sırası birbirine yakın onlarca programdan oluşan bir liste, kazanma şansını büyük ölçüde azaltır. Tercihleri yaparken adaylar puanlarına göre değil, başarı sıralamasına göre tercih yapmalı. Yapılacak 24 tercihin en az 4, 5 tanesi adayın seviyesi üzerinde 4, 5 tanesini de başarı sıralamasının altında olmalı. Tercih listesine hiçbir zaman istenmeyen bir alan yazılmamalı. 24 tercihten birine istenmeyen alanın yazılması halinde o bölümün tutması ihtimali olduğu unutulmamalı. Ailesinin istediği ya da arkadaşının tercih ettiği bir alanda tercih yapmak ve o bölümde eğitim almak kişinin hayatı boyunca pişmanlık yaşamasına sebep olabilir. Bir de kimi zaman adaylar, tercihlerini yaparken kısa vadeli düşünüyor. Mesela nerede okursam mutlu olabilirim diyor. Ama bu durum sadece dört sene lisans dönemiyle sınırlı değil ki. Bu karar uzun vadeli bir süreci kapsıyor. O sebeple adaylar şöyle düşünmeli: Hangi meslekte hem mutlu hem başarılı olurum Böylece severek yapabileceği bir mesleğe sahip olur.