Gazze direnişinin fiilî ve kavlî dersi

Ahlâkımızdan, adaletimizden, kardeşliğimizden, merhametimizden ve değerlerimizden her türlü tavizi verdiğimiz ama itibarımızdan zerrece taviz vermediğimiz bir Müslümanlık yaşıyoruz. Sadeliğin yerini gösterişin, mütevazılığın yerini kibrin, nezaketin yerini kabalığın, samimiyetin yerini protokol kurallarının, kardeşliğin yerini menfaat hesaplarının aldığı bir dönemde imtihan oluyoruz. Dünyayı değiştirmek için yola çıkan Müslümanların nasıl da dünyaya daldıklarına ve değiştiklerine hayret ettiğimiz dönemlerden geçiyoruz.

Müslümanları İslam'ın öncelikli meseleleri ile değil, mezhepçilikle, ırkçılıkla, suni tartışmalar ve gündemlerle uğraştırıp asıl hedef ve ideallerinden uzaklaştırmaktadır

Önce, düşüncelerimizianlayış ve idrakimizi yoklamamız, istikamet sapmalarını tesbit etmemiz şart. Bu sapmaları doğru ölçüye göre yeniden kontrol etmeli ve düzeltmeli. Gazze direnişinin fiilî ve kavlî dersi bizi kendimize döndürmeli.

İslam dünyasındaki emperyalistlerin, din düşmanlarının emrine girmiş işbirlikçi yöneticiler ve şuursuz din adamları aracılığı ile bölüp parçalayıp birbirine düşman etmektedir. Bugün biz bu suni tartışmalarla uğraşırken bu düşman, Halifemiz Hz. Ömer'in ve Selahaddin Eyyubi'nin emaneti Kudüs'ümüzü Siyonist İsrail'in başkenti yapmak istiyor. Bizlere Kudüs emanetini bırakan Selahaddin Eyyubi'nin "Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarıyla savaşamazlar" mesajını unutmayalım. Gazze'nin bize verdiği iman ve amel dersini düşünelim. Gazze direnişiyle dinî kavramlarımızı gözden geçirerek bir "nefs Muhasebesi" yapalım. Milletin ve ümmetin derdiyle dertli olan bizim mücahitlerimizin hissiyatlarını, hassasiyetlerini, şehadetleriyle yazımızı müşerref kılalım.

Gazze direnişi, insanlığın haysiyetini koruyan bir direniştir.

Gazze direnişi, en zor şartlarda bile insanlığın haysiyetini sadece ve sadece Müslümanların koruyabileceğini gösteren destansı, insanlığın yüz akı bir direniştir.

Gazze direnişi, insanlığın direnişidir, hakikatin dirilişi, ruhun insanlığı diriltişi

Gazze direnişi, İslâmsız bir dünyanın nasıl cehenneme çevrildiğinin ispatıdır.

Gazze direnişi, insanlığın haysiyetini, şahsiyetini, asaletini, hürriyetini ancak İslâm'ın teminat alabildiğinin ispatıdır.

Gazze, küfrün tek millet olduğunun en açık, apaçık ispatıdır!

Gazze, İslâm'ın hem direnişin hem dirilişin hem de varoluşun yegâne kaynağı olduğunun en somut, en sarsıcı ve en büyük ispatıdır.

Ey insan! İslâmsız dünyanın insansız bir dünya, insafsız bir dünya, merhametsiz ve ruhsuz bir dünya olduğunu açık ve seçik olarak anlayalım, safımızı belirleyelim.

Gerçek zühd anlayışını merak edenler, HAMAS'a, El-Kassam'a ve Gazze'ye baksın:

Çünkü onlar lüks villalarda oturup, lüks arabalara binip, beş yıldızlı otel kıvamında dergâhlarından bilmem kaç bin liralık sarık ve cübbeleriyle insanlara sabrı ve şükrü tavsiye etmediler. Aksine yıllarca maruz kaldıkları ambargolardan sonra bile ayaklarında terlikleri, üzerlerinde günlük kıyafetleri, enkaza dönmüş evleriyle, açlığa, susuzluğa, hastalıklara, yokluğa, başlarına yağan bombalara ve her gün sevdiklerinden verdikleri şehitlere rağmen zühd nedir, çile nedir, sabır nedir, şükür nedir yaşayarak gösterdiler

Gerçek nefis terbiyesini merak edenler, HAMAS'a, El-Kassam'a ve Gazze'ye baksın:

Çünkü onlar maruz kaldıkları tüm baskı, tehdit ve zulümlere rağmen küresel sistemin sultan sofrasına oturmayı, zalimlerle uzlaşmayı ve anlaşmayı, onlara yardakçılık ve dalkavukluk yapmayı reddettiler. Uğradıkları tüm ihanetlere ve yalnızlıklara rağmen kimsenin dedikodusunu yapmadılar, birbirlerini suçlamadılar, birbirlerine düşmediler. Mezhep, meşrep, parti, lider, cemaat, tarikat tefrikasına düşmediler. Az bir dünyalık karşısında dinlerini ve davalarını satmadılar. Tüm dünyanın makam ve güç sahipleri karşısında izzetli, onurlu ve dik durarak nefis terbiyesi nedir, yaşayarak gösterdiler

Gerçek zikir nedir merak edenler, HAMAS'a, El-Kassam'a ve Gazze'ye baksın:

Çünkü onlar zikri yalnızca bir dil eylemi olmaktan çıkarıp bir hayat biçimi haline getirdiler. Çocuklarının ve torunlarının şehadet haberi geldiğinde Allah'ı zikrettiler. Evleri başlarına yıkıldığında Allah'ı zikrettiler. Uzuvları bombalarla parçalandığında Allah'ı zikrettiler. Siyonistlerin tanklarına patlayıcı yerleştirirken Allah'ı zikrettiler. "Lâ ilâhe illallâh" zikrini tüm hayatlarına hâkim kıldılar. "Lâ" derken Allah'tan başka ilahları reddettikleri gibi ilahlık iddiasındaki küresel Siyonist sistemin egemenliğini, karar vericiliğini, siyasetini, ekonomisini, ahlak ve kültürünü de reddettiler. "Lâ" diyerek başkaldırdılar ve gerçek zikir nedir tüm dünyaya gösterdiler.