Eğitim-öğretim dertleşmemiz
Bugün akıllı tahtaların, tabletlerin, cep telefonlarının, müzikçalar aletlerin ekranlarına dokunarak hemen her şeye ışık hızıyla ulaşabilen çocukların bir 'hız delisi' olduklarındanolacaklarından şüphe yok. Okullarımızda teknik donanım fazlasıyla var. Fakat 'insan ve ruh' yok. Çocukları, gençleri iyi bir örnek insana temas etmeden hayata nasıl hazırlayacağız, hangi teknoloji harikasıyla Eğitim; bir nevi kendi ruh köklerinden gelen kültür mirasının gelecek nesillere intikalini sağlayan süreç değil mi
Eğitim; toplumdaki sosyal veraseti (medeniyet, ahlak vs.) iletmesi gereken bir vasıta değil mi İnsanlığın hayrına olacak ve hayatını daha anlamlı kılacak bir eğitim sisteminin, nicelik eksenli değil, nitelik eksenli olması şarttır. "Gömlek yanlış düğmelenmeye başladı mı, bütün ilikler yanlış gider." Her eğitim meselesini dile getirdiğimizde hep bu söz hatırıma gelir. Baştan insan fıtratını kaale almadan bir yapılanmaya gidilirse çözüme ulaşılamaz. Hayatımızda yer vermediğimiz 'ölçü ve denge' çocuklarımızın eğitimine de yansıyor.
Bilmiyoruz ki, ders çalışmaktan başkaldıramayan bir öğrenci iyi yetişemez. Ona düşünce, karakter eğitimi vermeye vakit kalmaz. Sonunda o hale gelecek ki, mecburiyetler kalktıktan sonra kitabı eline almayacak. Ömrü uzmanlık çalımlarıyla geçecek. Düzenin altında kalacak. Düşünce boşluğunu sloganlarla doldurmaya çalışan sömürü modalarının peşinden gidecek. Böyle bir eğitim olmaz. Şartlandırma, kalıplaştırma, eskisinden daha çoktur. Ruhu ve zekâyı mahsur kılma, daha şiddetlenmiştir. Gelişme hürriyetini yok eden baskılar daha da artmıştır. Çok yönlülüğü engelleyen sınırlamalar daha da keskinleşmiştir.
En önemli meselemiz öğretmen meselemiz. Başarılı bir öğretmen, çocuğun eğilimini ve kabiliyetlerini daha anaokulunda fark eder. İlköğretimde aşağı yukarı çocuğun durumu netleşir. Matematik midir, sözel dersleri midir, her ikisi vardır da birine daha mı yatkındır vs. Kaliteli bir öğretmen tavsiyesi: "Çocuğu yarıştırmayın. Eziklik hissetmesin diye notlarını düşürmedim. Çünkü kendine güvenini şimdiden kaybederse; yapabileceğini de yapamaz. Çocuğu mesleki alana yönlendirin." Mahalle kavramının kaybolmadığı, komşuluk münasebetinin kesilmediği, insani ilişkilerin bitirilmediği, insanımızın yalnızlığa mahkûm edilmediği günleri hatırlayın. 'Kast sistemi' yoktu.
Asıl baskı ve özgürlüğe müdahale şimdi var. Çünkü "koruma" ve "sahiplenme" sorumluluğu yok. Çocuğun başarısı veya başarısızlığı, başkalarına ait tatminlerin veya tatminsizliklerin vasıtası. "Al sana bilgi, al sana para; ver bana diploma." Peki, başka verilecek-alınacak paylaşılacak şeyler yok mu Şimdiye kadar teslim olduğumuz Batılı eğitim sistemi, niteliğe değil, niceliğe; anlayabilmeye değil, yalnızca bilmeye dayalı. İnsanın ruhunu önce yok sayan, sonra da yok eden;varlığa ve hakikate saldırıüreten şiddet yüklü bir eğitim sistemidir. Bu eğitim sistemi,yalnızca "nasıl" sorusunun izini sürer: Nasıl daha fazla üretebiliriz Nasıl daha fazla tüketebiliriz Nasıl daha fazla güç elde edebiliriz
Bu eğitim sistemi,anlamsız bilgi yığınları çöplüklerioluşmasına yol açar. Bu veri ve enformasyon yığınlarıyla; anlam'a, vicdana, erdeme, hikmete değil; anlamsızlığa, vicdansızlığa, erdemsizliğe, en hafif ifadeyle, birbiriyle irtibatsız verilere ve bilgi kırıntılarına ya da kaosuna ulaşılabilir ancak. Bu gerçeği, Batı'nın cins adamları "hayatın inkârı", "yeryüzünün yağmalanması" ve "insanın insanlığının açıkça imhası"olarak özetlemiştir. Kurdukları sömürgeci, pozitivist, sığ eğitim sistemiyle çocuklarımızı savaşmadan elimizden aldılar, fiilen köleleştiremedikleri bu ülkenin çocuklarını zihnen köleleştirmeyi başardılar. Eğitim; bilgi, düşünce, ahlak, irade eğitimidir. Eğitimsiz bilgi, ezber yükünden ibarettir, anlamsız bir tortu bırakarak uçup gider.
Öğretmenlik ifadesiyle: Ben o çocuğu tarih üzerinde düşündürmek istiyorum. Bilginin değerlendirmesi hakkında eğitmek istiyorum. Matematiğin mücerretsoyut konularda bir düşünce metodu olarak özel bir fayda sağlayacağını kendisine öğretmek istiyorum. Kelimelerin sadece bir anlatım malzemesi değil, aynı zamanda "düşünce üretme" zenginliği olduğunu göstermek istiyorum. Şahsiyetliliği, kişilik ve kimliği inşa zaruretini, üslup ve metot meselelerini anlatmak istiyorum.