Din, devlet, vahdet, millet

Hiç gündemden düşmeyen meselemiz; ülkenin bölünmezliği birliği, devletin bölünmezliği ve birliğidir.Milletin birliği ve bütünlüğü güçlü olacaktır ki; ülkenin ve devletin birliği ve bütünlüğü korunabilsin.Esas olan, asıl olan, milletin birliği ve bütünlüğüdür.Asıl ihmal edilen, millet, milleti millet yapan değerlerdir. Milleti millet yapan değerlere önem birinci sırada olmalı. Din olmazsa, devlet de milletin birlik ve beraberliği de olmaz. Sonradan Müslüman olan entelektüel Roger Garaudy diyor ki: 'Bir halkın millet ve hakiki devlet olabilmesi için büyük bir dine iman etmesi ve o dinin şartları içinde yaşaması şarttır. Milletin ebedîliği dinin azametine ve devletmillet tarafından benimsenmesine bağlıdır.'

Bu millet, İslâmi esaslar içinde kalarak insanların ırkları, dilleri, renkleri ne olursa olsun adaletten ayrılmadığı, 'emri bil maruf, nehyi anil münker' yaptığı, ırkçılığa hiç ülfet etmediği zaman yelkenlerimizi İslâm rüzgârıyla aziz devleti ve milleti bina etmeye muvaffak olmuşuz Elhamdülillah. İsmail Heniyye'nin şehadeti, Batı'nın bütün devletlerinin 'terör devleti' olarak yaptıkları zulümler, katliamlar, vahşet ve canilikler, soykırımların aleniyete dökülmesi tarihte görülmemiş hadiselerdir. Gazze'de insanlık tarihinde görülmemiş bir vahşet işleniyor: Üç nesil aynı anda yok ediliyor.

Filistin direnişi, Filistinlilerin ölüme, şehadete düğüne bayrama koşar gibi koşmaları, imanlarındaki metanet ve sarsılmazlık, gençler başta olmak üzere Batılı halkları kendilerine hayran bıraktırmaya yetti, bütün dünyada İslâm'la ilgili üretilen yalan yanlış ezberleri yerle bir etti ve İslâm'ın çok büyük ilgi ve sempati toplamasına yol açtı. Filistin direnişinin Müslümanların dirilişine ve insanlığın silkinip kendine gelişine İslâm ile hiç tanışamamış insanların hidayet bulmasına vesile oldu. Bizler için de "iman dersi" oldu. Gazze'yi kurtaramıyoruz diye dövünürken, aslında kurtarılması gerekenlerin bizler olduğu anlaşıldı. Belki de Gazze bizi kurtaracak, özümüze dönmemizi sağlayacak.

Yaşanılanyaşatılanlar; bütün dünyaya İslâm'ın nasıl bir din, onu yaşayanların nasıl insanlar olduklarını bütün insanlığa gösterdiler. Sadece ilim ve fikir adamları değil, insani, vicdani tarafını kaybetmeyenler, Kur'an-ı Kerimi ve Peygamberimizi bilme ve tanıma gayreti göstererek hidayete kavuştular. Tarih yapan, tarih yazan milletimizdir. Buna mâni olan devletlerin aldığı ve uyguladığı kararlar da Osmanlı'yı durdurmakla olmuştur. Baş rolü de İngilizler, Yahudiler ve yanlarındaki Fransızlar, İtalyanlarla Osmanlı'yı paylaşmışlardır. Yerine kurdurdukları Cumhuriyetle de Osmanlı'nın devamı olan Türkiye'yi fiilen işgal edememiş ama zihnen, fikren işgal etmişlerdir. Yaptırdıkları inkılaplar ve yaptırdıkları Lozan'la da Batı uşaklığına razı etmişlerdir. Yaptıkları zulümleri, canilikleri, katliamları da kullandıkları, istismar ettikleri insan hakları, demokrasi, hukuk, vs. ile de örtmüşlerdir.

Biz Cumhuriyetle beraber kurulan bir devlet değiliz. Kur'an da tek lider, tek önder değil. Şahıslar putlaştırılmadan, yapılanlar tenkit süzgecinden geçirilmeden, dindil ve tarih şuuru verilmeden kendi kültürümüzü bilemeyizöğrenemeyizöğretemeyiz.Bu ülkede yaşayıp, bu vatan topraklarında büyüyüp, bu milletin evladı iken, vatan, millet, devlet düşmanlarıyla beraber olamayızolmamalıyız.Zulümleri, katliamları, 'Batı uygarlığı' adı altında yutturulan emperyalist zalim devletlerin uşağı gibi hareket edildi. Eğitim sistemimiz kanalıyla, vahşetin, katliamın, barbarlığın adı 'çağdaş uygarlık' diye yutturuldu. Önce kendimiz olmak-kendimize dönmek-kendimiz kalmak! İslâm'ı bilerek, yaşayarak, yaşatarak öğrenmek ve öğretmek. Meselemiz bu!

İslâm'ın insanı diri tutan, dirençli kılan, sarsılmaz bir iradeyle donatan evrensel inanç ve hayat ilkelerini baş tacı etmek yerine, aşağılamaya kalkışan, aşağılayan bazı laik, solcu aydınların, sanatçı müsveddelerinin bu iğrenç tavırları, saldırganlıkları bizde hep devam ediyor. İslam'ı sadece bir inanç sistemi gibi görmek ve göstermek, tarihe de sosyolojiye de uymayan, realiteyi inkâr eden, bu yapıdan kurtulamıyorlar. Yazılarıma gönderdikleri mesajları da içler acısı.

Milletin, ümmetin, insanlığın ümidi biziz. Biz millet olarak insanın haysiyetini, şerefini korumakla mesul ve mükellefiz.Batı korkuyor. Tarihin hakiki olarak yazılmasından, medenilikuygarlık adı altında yaptıkları vahşetin bilinip öğrenilmesinden korkuyor.Milletleri, toplumları, ümmetleri, insanları ve insanlığı biz yaşatırız.İnsanlık, Batı'nın gücüne maruz kaldı. Gücün ahlakı, ahlakın gücünün yerini aldı.Mukaddesliğin, kutsiyetin, kaynağı ve aslî konusu; sadece imandır, dindir, İslâm'dır. Buradaki hassas sınır şudur: