Cemaat ve fırka arasındaki farklar nelerdir
Yaşar Değirmenci
Cemaat anlayışımızı Mümin sorumluluklarımızı gözden geçirelim! Başlığı ile birçok yazı yazdım. "Cemaatsiz olmaz" biye başlayıp ancak'la devam eden ikaz yazılarıyla da yapılması gerekenler üzerinde durdum. Merhum Mehmet Şevket ağabeyle Sultanahmet'teki evinde bir dertleşmemizde: "Cemaat liderlerini bir araya getirmek çok güçtür. Razı olsalar yuvarlak masa etrafında toplamalı. Köşe olursa başa kimin oturacağı tartışılır" demişti.
Bayramlarda bile bir araya gelemediler. Bilhassa "dünyevileşme hastalığı" bulaşınca helâl haram, kul hakkı hassasiyetleri de ortadan kalktı. Peygamberimizin "sade hayat" tavsiyesi de unutuldu/unutturuldu. Kavramlar da yerli yerinde kullanılmadı. (Sadece itaat ve şefaat meselesine bakılırsa görülecektir.)
İlahiyatçı yazar Mahmut Ay Kardeşimizin Yenişafak'taki yazısını görünce bu hususlara temas ettiği "Cemaat ve fırka arasındaki farklar" başlıklı yazısını sütunuma koyuyorum.
* 'Cemaat'te bir bedenin, bir gövdenin parçası olma niteliği belirgindir. 'Cemaat' mensubu birisi, kendi cemaatini bir bedenin uzvu, bir ağacın dalı olarak; kendisini de o uzvun, o dalın bir küçük parçası olarak görür. Nasıl ki bir bedenin, sağlıklı bir şekilde canlılığını ve işleyişini sürdürebilmesi için kalp, beyin, mide gibi değişik özelliklere sahip farklı uzuvlara ihtiyacı varsa, İslam'ın da farklı niteliklere ve fonksiyonlara sahip, hayatın değişik sahalarında hizmet eden muhtelif cemaat oluşumlarına ihtiyacı vardır. Mesela kimi cemaatler klasik dinî eğitime odaklanmalı, kimi cemaatler özellikle inançla ilgili meselelerde uzmanlaşmalı, kimi cemaatler de 'tarikat' denilen manevî yollarda nasıl bir nefs terbiyesi yapılması gerektiği üzerinde yoğunlaşmalıdır. Böylece adeta cemaatler arasında bir 'uzmanlaşma' olur ve biri yek diğerini kendine rakip ya da alternatif olarak görmez. Bilakis, kendisinin ulaşamadığı insanlara ulaşan, kendisinin uzmanlaşamadığı konularda uzmanlaşan 'kardeş yapılar' olarak görür. Tıpkı kalbin beynin alternatifi, midenin karaciğerin rakibi olmadığı gibi. Aynı sahada uzmanlaşmış, hizmet alanları benzer olan cemaatler ise birbirleri hakkında şöyle düşünür: 'Bu cemaatler, bizimle aynı sahada hizmet eden, dolayısıyla hizmet yükümüzü hafifletip meşrebimizin ve söylemimizin yayılmasına katkı sağlayan; gücümüze güç katan kardeş yapılardır.'
'Fırka'da ise kendisini bir bedenin uzvu gibi görme hassasiyeti yoktur. Kendisini, bizatihi beden zanneder. Öyle zannedince de kendisi dışındaki tüm yapıları, bedenin dışındaki yabancı bedenler ve rakip yapılar olarak görür.
* Cemaat mensupları hem beşerî sebeplerden hem de nassların yapısından dolayı İslam'ın pek çok sahih yorumunun olduğunu ve kendi cemaatinin de bu yorumlardan biri olduğunu kabul eder. Kendi görüşünü 'en doğru' kabul edebilir, ama 'tek doğru' kabul etmez. Fırka mensupları ise, İslam'ın tek yorumunun olduğunu, onun da kendi fırkasının mensuplarının görüşü olduğunu düşünür. Farklı yorum ve görüşlere asla tahammülü yoktur. İslam tektir; o da onun fırkasının anladığı İslam'dır.
* Cemaat yağmur bulutu gibidir; yağdığı her yeri bir sınırlama olmaksızın cömertçe bereketlendirir. 'Bizim hizmetimiz tüm Müslümanlar, hatta tüm insanlar içindir' düşüncesiyle hareket eder. Fırka ise, sulama fıskiyesi gibidir; yalnızca kendi fırkasının toprağını sular, başkalarına asla faydası olmaz.
* Cemaat bir okyanusa akan ırmak gibidir; farklı yollardan geçse de sonunda -kendisine benzeyen pek çok ırmak gibi- aynı okyanusa akacağını bilir. Fırka ise, küçük bir gölet gibidir ne varacağı bir okyanus vardır ne de kendisi gibi o okyanusa aktığını düşündüğü 'kardeş' ırmaklar vardır.
* Cemaatlerde 'ümmet' bilinci hakimdir; fırkalarda ise ümmet bilinci yoktur. İslam'ı kendi fırkalarından ibaret zannettikleri için sadece kendi fırkalarının menfaatini düşünürler.
* Cemaatler, daima diğer cemaatlerle iyi ilişkiler içinde olur; gerektiğinde onlarla iş birliği yaparak çeşitli faaliyetleri birlikte organize eder. Fırkalar ise, diğer dini cemaatlerle asla iyi ilişkiler geliştiremez ve birlikte bir organizasyon gerçekleştiremez.
* Cemaatler, herhangi bir cemaate mensup olmayan ya da kendi milletinden olmayan Müslümanlarla kolay kaynaşabilir ve iş birliği yapabilir ancak fırkalar bunu asla beceremez. İş birliği yapan, onları kendi yapılanmaları içinde istihdam edebilenler, cemaattir. Ancak ayağının dibindeki dünya çapında bir alim ile irtibat kuramayanlar ise fırkadır.